Seçimler bitti, Türkiye demokrasisi içte ve dışta haklı övgüler aldı. Yeni seçilen Meclis in en önemli ve olumlu özelliklerinden biri kadın vekil sayısının bir öncekine oranla iki misli artmış olması.
48 kadın vekil sayısı koskoca Meclis içinde yetersiz bir oran, denizde katre olmakla beraber, gene de dikkate alınması gereken bir gelişmedir. Ben kendi adıma bu gelişmeyi memnuniyetle, umutla karşılıyorum. Elbette siyasetin kendi kuralları, kulvarları var. Bu dar kalıplar içinde kadın vekiller ne kadar bir değişim yaratabilirler ki diye sorabilirsiniz. Daha da ötesi, kadın siyasetçilerin erkekleri aratmayacak kadar katı ve köşeli olabildiklerine de tanık olduk. Sadece Türkiye de değil, tüm dünyada. Bu gelenlerin farklı olacakları ne malum, diyebilirsiniz. Ama gene de, kadın milletvekili sayısındaki artış başlı başına sevindirici, umutlandırıcı bir gelişmedir ve küçümsenmemelidir.
Peki biz, bu kadın vekillerden ne bekliyoruz? En zoru bekliyoruz. Zoru başarmalarını. Mesela siyasetin geleneksel kavgacı üslubunun dışında bir dil geliştirmelerini. Zoru, yani aralarındaki görüş farklılıkları ne olursa olsun kadın olmaktan kaynaklanan bir ortak paydaları olduğunu unutmamalarını. Zoru, yani gerektiğinde partilerüstü, siyasetüstü bir tavır sergileyebilmelerini. Bu memleketin kadınları, genç kızlar ve kız çocukları için bunu yapabilmelerini...
Kadın vekillerden, Türkiye de kadının durumunu iyileştirmek için ortak adımlar atabilmelerini bekliyoruz. Sadece bu değil, aynı zamanda, gerekirse -ki gerekli- kendi partilerindeki tortu tortu cinsiyet ayrımcılığıyla da mücadele edebilme yürekliliğini ve kararlılığını göstermelerini istiyoruz. Şimdiye kadar "kadına dair sorunlar" hep tali, hep ikincil addedildi. "Önce bir büyük meseleleri çözelim de ona da gelir sıra..." Böyle erteleye erteleye gidersek hiçbir zaman gelmeyecek sıra. Kadınların yaşadıkları sorunlar acil, ertelenemez, devredilemez, daha "makro" siyaset için feda edilemez.
Çünkü biz bu hakikati görmek istesek de, istemesek de bu memlekette her gün ezilen, günbegün varoluş mücadelesi veren, en temel eğitim hakkından dahi yoksun, bir mal gibi alınıp satılan, yürekleri kırılan, hakları ellerinden alınan ve en nihayetinde en yakınları tarafından öldürülen kadınlar var. Çünkü onlar için durmuyor zaman. Hayatları, biricik hayatları burada söz konusu olan. Kadın haklarını erteledikçe kaybolan zaman onların hayatlarından çalınmaktadır.
Geçmişte TBMM çatısı altında Meclis e yakışmayacak sözlerin ve davranışların sergilendiği zamanlar oldu. Erkek milletvekillerinin birbirlerine küfürler, hakaretler ve hatta yumruklar yağdırdıkları görülmemiş şey değil. Nice zaman ipler gerildi. Üsluplar sirkeleşti. Bu çerçevenin dışında görmek istiyoruz kadın vekilleri. Onların ortak çalışabildiklerini, hangi partiden olurlarsa olsunlar kadınlık ortak paydasında buluşabilmelerini diliyoruz. Çünkü çok şey var yapacak. Töre cinayetleriyle ilgili somut adımlar atmaktan yasalar karşısında eşitlik sağlamaya, kız çocuklarımızın ufacık yaşlarda okullarından alınıp evlendirilmelerine engel olmaktan kadınların iş hayatında eşit muamele görmesine kadar... Adım adım, peyderpey o kadar çok iş var ki yapacak. Bu meseleleri erkek vekiller kadın vekiller kadar yakından, içeriden algılayamaz. O yüzden inisiyatifin kadınlardan gelmesi şart.
Bugüne kadar sol ve sağ camianın erkek aydınları defalarca buluşmayı, buluşup da konuşmayı başardılar. Kadınlar henüz bunu başaramadı. Kaldı ki seçimlerden evvel, ülke kutuplaştığında, siyasi ipler gerildiğinde gene "kadın meselesi" vardı büyüteç altında. Şimdi yaşanan tıkanıklığı aşacak adımlar ve hoşgörü kültürü bekliyoruz AKP, CHP, MHP ve bağımsızlar içindeki kadınlardan. Siyasetin erkek egemen üslubunu değiştirmelerini, başkalaştırmalarını, aşmalarını...
24 Temmuz 2007