Bizler duygusal insanlarız. Batılı bir gözlemci bunu söylese belki hoşumuza gitmez. Ama biz bizeyken kendi aramızda yazıp çizer konuşabiliriz rahatlıkla.
Duygusalız, hem de nasıl. Çabuk sinirlenir, kolay kavga ederiz. Sesimizi yükseltmemiz an meselesidir. Buraya kadar saydığım özellikler "Akdenizlilik" diye açıklanabilir belki. Ama bir özelliğimiz daha var öteki Akdeniz ülkelerinde olmayan: Birbirimize "medeniyet dersi" vermeyi sevmemiz. Birbirimizi "medeni olanlar" ve "medeni olmayanlar" diye ikiye ayırmamız.
Aşağıdaki sahne yurtdışında bir havaalanında bir THY uçuşu öncesi sıra beklerken aynen yaşanmıştır. Hangi ülkenin havaalanı olduğunu bilerek yazmıyorum. Hem bu ayrıntı yazıyı etkilemeyeceği için hem de orada bulunan 3-5 THY yetkilisini müşkil durumda bırakmamak için.
Üç adet kontuar var THY ye tahsis edilmiş. Üçünün de önünde uzun, upuzun kuyruklar. Türkiye yi görmeye giden turistler, Avrupa da yaşayan çifte vatandaşlık sahibi göçmenler, seyahat için gitmiş, şimdi eve dönen İstanbullular, çoluk çocuk... hayli kozmopolit bir kalabalık bu. Biz buraya vardığımızda her üç kuyruk da kilitlenmiş, kıpırdamıyor. Ve her üç kuyruğun da en ön tarafında, tesadüfen, bir kadın duruyor. Şehirli, eğitimli, orta yaşlı kadınlar bunlar. Birisi THY yetkilisiyle kavga ediyor, diğer ikisi de birbirleriyle. Kavga dediysem, sanmayın ki abartılı bir kelime. Çatır çatır kavga ediyorlar. Öyle ki kimileri araya girmiş, kimse birbirine vurmasın diye. Hakaretlerin, azarların bini bir para. Kuyruğun arka taraflarında bekleyen bizler kavga izleyen seyircilere dönüşüyoruz aniden. Sorduğumuzda bunca hengamenin sebebinin basit bir karışıklık olduğunu öğreniyoruz. Business Class için ayrı kontuar açılmamış, business yolcuları diğerlerin önüne geçmeye kalkınca tartışma çıkmış. O, ona bağırmış, bu buna derken, orman yangını gibi yayılmış tartışma.
Benim dikkatimi çeken işin bundan sonraki kısmı. Business Class uçan bayan yolcu, ötekinin önüne geçmenin tabii hakkı olduğunu söyledikten sonra şöyle bağırıyor: "Sen kiminle tartıştığını biliyor musun? Siz medeniyet görmemişsiniz." Beriki cevaplıyor: "Medeniyet parayla olmaz hanfendi. Esas siz medeniyet görmemişsiniz." Bu arada kuyruğun ta arkasında, benim yakınımda duran türbanlı bir yolcu aynen şunu söylüyor kocasına: "İyi ki biz değilmişiz ön tarafta bekleyen. Biz olsak diyecek ki türbanlılar medeniyet bilmiyor."
Bu esnada, önlerde kenarda duran bir 3. bayan da THY görevlisini azarlıyor: "Sizin yüzünüzden oluyor bütün bunlar. Rezil olduk kuyrukta bekleyen Avrupalılara. Sonra da diyoruz ki turist gelsin, turist gelir mi böyle kavga eden ülkeye!" THY yetkilisi de ona cevap yetiştiriyor: "Sizler vatandaş olarak kuyrukta beklemeyi bilmiyorsanız THY ne yapsın kardeşim?" Tüm bunları gülümseyerek, adeta keyifle izleyen birkaç üniversite öğrencisi var kuyrukta. Siyah T-şörtler giymişler, kulaklarında küpeler. Delikanlılardan biri gülerek dönüyor ötekilere: "Batılılar da zannediyor ki Türk kadınları eziliyor. Gelsin de görsünler, kavgaları hep onlar çıkarıyor halbuki."
Dondursak, dondurabilsek şu sahneyi. Tüm aktörleriyle, replikleriyle başa sarıp tekrar tekrar izleyebilsek keşke. Milletçe birbirimize karşı önyargılarımızı, en hassas noktalarımızı görmek için bir THY kuyruğunda bekleyip, benzer bir kavgaya tanık olun yeter. Kadınlarımız, erkeklerimiz, en duygusal, en kırılgan hallerimiz, kimlik çatışmalarımız, her türlü yanlış anlamalarımız, "Avrupa" ile bitmeyen tartışmalarımız, kendi kendimizle hesaplaşmalarımız... hepsinin ipuçlarını bulacaksınız orada.
04 Eylül 2007, Salı