. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Basılmamış kitaplar

Bazen merak ediyorum, Türkiye de acaba kaç evde, kaç sandıkta-dolapta ya da kutuda senelerdir saklı duran bir edebiyat eseri vardır.

Gün ışığına çıkmayan edebi yazılar sessiz sedasız yıllanıyor evlerimizde. Saklı şairler, saklı yazarlarla dolu memleketin her köşesi. Vaktiyle yazılan şiirler, hikâyeler ve romanlar çarnaçar bekliyorlar okunmayı, takdir görmeyi. Ekseriya bir sır gibi kendine saklıyor bunları yazan kişi. Bazen de sabredemiyor. Yakıveriyor tüm eserlerini.

İşin ilginç ve aynı zamanda hüzünlü yanı, kırk sene tek kelime yazmasalar, yazamasalar bile eski yazılarını hatırlarken gözleri doluyor birçok insanın. İlk aşklarından bahseder gibi duygusallaşıyorlar. Adeta ilk sevdaları yazdıkları eserler. Her panelde, her imza gününde, her okur buluşmasında muhakkak rastlıyorum bu saklı hazinelerin izlerine. "Şiir yazıyorum ama kimseye göstermedim, acaba bir bakıp fikrinizi söyler misiniz?" diyen de çok oluyor, bir açıklama yapmadan yazdığı romanı ya da hikâye dosyasını getirip yanıma bırakan da. Bir nostalji, bir gençlik anısı gibi anlatıyor kimileri yazmaya olan merakını. "Eskiden karalardım; ama zamanla bıraktım. Yaşam derdi ağır bastı..." diyorlar. "O zaman bıraktım yazmayı."

"Hayat derdi" ile "edebiyat" yan yana gidemeyecek bir ikili sanki. Edebiyatçılar hayat derdinde, bu toplumun içinde değil, başka bir gezegende yaşıyorlar sanki. Yok mu edebiyatçıların da kira ödemek, çocuğunu okula yazdırmak ya da eczaneden ilaç almak gibi dertleri? Yok mu edebiyatçıların da aile geçindirmek gibi bir mesuliyetleri? Ama işte öyle bir zan yaratılıyor ki bazen okurlar tarafından, sanki bütün gündelik dertlerden muaf tutulmuş yazarlar ve şairler. Öylesine gamsız ve kolay hayatları. Bütün gün bir koltukta kitap elde uzanıp ya da Boğaz kenarında yürüyüş yapıp ilham gelsin diye bekleyen bir başka insan türüyüz biz sanki.

Kim bilir ne zaman yazdıkları saklı kitaplarını getirenlerin yanı sıra, "Senelerce hep günlük tuttum." diyen kadınlar da çok oluyor. Yalnız alışıldık günlüklere benzemiyor bunlar. İçlerinde fotoğraflar, şiirler, karakalem çizimler, hikâyeler... Getirip gösteriyorlar. İçim ürperiyor. Bu eski dosyaların onları getiren insanlar için ne kadar önemli olduğunu bildiğim için, yanlış bir şey söylerim de kalp kırarım diye ödüm patlıyor. "Yazarlara değil, esas yayıncılara, editörlere gösterin bu dosyaları." diyorum. "Onların fikrini alın. Bizde editörlük kurumunun daha çok gelişmesi, daha ciddiye alınması lazım. Zira ancak editörler doğru yönlendirebilir edebiyat kulvarına atılanları, yazarları."

Ben böyle diyorum; ama biliyorum ki onlar editörlere göndermek istemiyorlar. Soğuk geliyor "editör" kelimesi bile. Yeniden dosyalarını kutulara kapatıyorlar. Saklıyorlar. Senelerce gizli gizli hikâyeler, şiirler yazan; ama bu dosyaları kimseciklerle paylaşmayan, edebiyatı içinde bir ukde gibi taşıyanlara söyleyebileceğim tek bir rica var. Ne olur, çıkarın onları gün ışığına. Bırakın okunsunlar. Gönderin yayıncılara, editörlere. Bırakın kendi yollarında aksınlar su gibi. Size ait değil aslında eski şiirleriniz ve hikâyeleriniz. Onların da kendi hayatları ve kaderleri var.

Ve ne olur, reddedilmekten, terslenmekten korkmayın. Edebiyat tarihi, vaktiyle kıymeti bilinmeyip de sonradan alkışlanarak basılan, ancak sonradan ün kazanan eserlerle dolu. Bugün tüm dünyada milyonlarca satan Anne Frank ın Hatıra Defteri, 15 yayıncı tarafından reddedilmişti peş peşe. Keza George Orwell in klasik addedilen Hayvan Çiftliği adlı kitabının yayıncılar tarafından topa tutulduğunu ve "Amerika da kimse hayvanlar hakkında hikâye okumak istemez." diye reddedildiğini biliyor muydunuz? Anais Nin, Sylvia Plath, Jack Kerouc gibi, edebiyat eleştirmenlerinin bugün yerlere göklere sığdıramadıkları isimler hep, vaktiyle yayıncılar tarafından reddedilmişlerdi. Tabi Nabokov ve Virginia Woolf u da eklemeli bu uzunca listeye.

Demem o ki, çıkarın eski yazılarınızı kutulardan sandıklardan. Koyun bir zarfa ve yollayın yayıncılara. Bir şans verin onlara.

09 Ekim 2007, Salı

İzlenme : 2988
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us