Türk edebiyatının tartışılmaz divası Halide Edip Adıvar. Bugün ismi öylesine zirvelerde duruyor ki, onun oraya gelirken nasıl yalpalamış, bocalamış olabileceğini aklımıza getirmiyoruz bile.
Hâlâ yeterince irdelemiş değiliz ne eserlerini ne edebi seyrüseferini. Ve hakkında konuşamadığımız nice şeyden biri, Halide Edip Adıvar’ın hemcinslerine yönelik bitmez tükenmez önyargıları... Yoksa gelmiş geçmiş en büyük kadın edebiyatçımız, kadınları pek sevmeyen biri miydi?
Belki de pek çok kadın yazar gibi Halide Edip Adıvar da diğer kadın yazarlardan fazla hoşlanmıyordu. Bırakın onlarla beraber üretmeyi, ortak kitap yazmayı, dayanışmayı, varlıklarını dahi görmezden geldi çoğu zaman. Mor Salkımlı Ev, Halide Edip’in dünyaya ve kendine nasıl baktığına dair önemli ipuçlarıyla dolu bir eser. İlginçtir, burada uzun uzun dönemin erkek entelektüellerini ve onlardan kimlerin kendisini nasıl etkilediğini anlattığı halde, kadın yazarları tamamen es geçer. Başta Fatma Aliye Hanım ve Emine Semiye Hanım gibi kıymetli edebiyatçılar olmak üzere. Oysa bu kadın yazarlarla aynı gazetede yazdığı, aynı şehirde yaşadığı ve muhtemelen aynı sorunlarla baş ettiği düşünülürse, o kadar çok ortak noktaları vardı ki... Görmek istemedi.
Halide Edip Adıvar’ın kendi hemcinslerini nasıl ötelediğini anlayabilmek için daha yakından bakılabilecek kitaplarından bir tanesi, hiç şüphesiz, Handan. Henüz otuz yaşında yazdığı bu romanda iki farklı kadın tipi çıkarır okurun karşısına. Bir yanda Neriman, bir yanda Handan. Tatlı huylu, isyan nedir bilmeyen, evcimen, son derece sıradan ve sıradanlığıyla yüceltilen kadın tiplemesidir Neriman. Alabildiğine edilgendir. Her türlü hırstan, arzudan, kavgadan arındırılmıştır. Müstakbel eşi Refik Cemal, Neriman’ı anlatırken, “hayatı bir işkence, bir burgu, bir ateş yapan kadınlardan sonsuz olarak kendisini uzaklaştıran sade ve samimi bir kız” olarak tanımlar. Erkeğinin ağzının içine bakan, kendi kimliğini daima kocasının üzerinden tanımlayan Neriman’ın tüm eksiklerine ayna tutan zıt kadın karakter ise Handan’dır. İlk bakışta bir dişi canavar gibi gelir okura. Ne var ki Handan’ı çekici kılan bir özellik vardır: Beyni. Akıllıdır, kültürlüdür. Bilim, felsefe, sanat, edebiyat gibi konularda erkek meclislerinde rahatlıkla konuşabilecek kadar birikimlidir. Erkeklerin tekelinde olan bilgi ambarını delebilmiş nadir kadınlardandır.
Halide Edip Adıvar’ın pek çok romanında olduğu gibi burada da bir “ideal kadın” tiplemesi öne çıkar, bir de “cariyelik geleneğini sürdüren kadın”. İdeal kadınlar ne kadar dirayetli, vatanperver, akıllı, azimli, cinsiyetsiz ve kadınlıktan-uzak ise, cariyeliği sürdüren kadınlar da o kadar edilgen, kadınsı ve sınırlıdırlar.
Erkeklere gelince, onlar başından itibaren temel bir ikilemle karşı karşıya kalır: Bir yandan Neriman gibi saf, pasif ve onlara hayranlık besleyen kızlarla evlenmek isterler. Bir yandan da evlendikleri kızlarla politika, kültür, edebiyat vb. konuşamadıkları için bir müddet sonra canları sıkılır ve onları beğenmez olurlar. İşte bu noktada Handanvari kadınlar, Nerimanvari kadınların zıddı olarak değil, tamamlayıcısı olarak girer erkeğin hayatına. İkisinin de yeri ayrıdır. Keza Neriman’ın kocası Refik Cemal’e göre de bu iki kadın türü birbirini tamamlamaktadır. Birine karısı, çocuklarının annesi, evinin hanımı olarak ihtiyacı vardır. Berikine ise arkadaş, fikirdaş, yoldaş olarak. Birinin Bedenine ihtiyacı vardır. Ötekinin Beynine!
Ömrünün son demlerini inzivada tamamlayan Halide Edip Adıvar öleli 43 sene oldu. Onun zihnini, anneliğini ve kalemini meşgul eden kadınlık ikilemleri bugün bizlerin uğraştıklarından o kadar da farklı değil. Yazı yazan her kadına tanıdık gelecek çelişkilerle örülü yazısı ve yaşamı...
16.09.2007