Nobel Edebiyat Ödülü’nü 88 yaşındaki İngiliz kadın yazar Doris Lessing’in aldığı açıklandı tam ben bilgisayar başına haftalık yazımı yazmaya oturduğumda. Hal böyle olunca, bizde pek fazla bilinmeyen ancak şüphesiz dünya edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan bu uzun soluklu yazara biraz daha yakından bakalım istedim bu yazıda.
İran doğumludur Doris Lessing. Ailesinin görevinden ötürü çok seyahat etmiş, çocukluğu Zimbabwe’de geçmiştir. Annesi tarafından kuralcı, katı bir ortam içinde büyütüldü. Ailesi Katolik olmadıkları halde Katolik okuluna gönderilmesi bu sebepten. Daha çocuk yaştan itibaren disiplin alsın diye. Ancak gittiği ortamda ayak uyduramadı. Öyle ki tamamen okuldan ve eğitimden soğudu. Böylece eğitim hayatı 13 yaşında sona erdi. Bundan sonra kendi kendini geliştirdi. Zamanla Güney Afrika ile Londra arasında mekik dokudu, farklı kültürler, farklı toplumlar arasında gidip geldi. Buralarda tanık oldukları, romanlarındaki kadın-erkek ve beyaz ırk-siyah ırk ilişkilerine dair ilk gözlemlerini teşkil etti. Irkçı Güney Afrika rejiminin apartheid politikasını eleştiren yazılarından ötürü Güney Afrika’ya girmesi yasaklandı bir müddet. İstenmeyen Kişi ilan edildi. Senelerce kara listede kaldı.
Ömrünün bundan sonraki döneminde sol akımlar içinde yer aldı Lessing. 1950’lerde İngiliz Komünist Partisi’ne üye oldu. Ama daha sonra orada gördüklerinden memnun kalmayıp ayrıldı.
“Gençliğimde Hitler vardı. Herkes sanıyordu ki bu adam kalıcı. Ama öyle olmadı. Ne Mussolini ne Sovyetler Birliği. En kalıcı zannedilen kurumlar bile yıkıldılar, zamanla unutuldular. İngiliz İmparatorluğu’nun kalıcı olduğunu niye hükmedelim ki her şey bu kadar geçici iken?” diyen Doris Lessing 1960’larda feminizmin ve kadın hareketinin en renkli simalarından biri oldu. Kadınların maruz kaldıkları cinsiyet ayrımcılığına karşı yazılar, hikayeler yazdı, konuşmalar verdi. Uzunca bir dönem edebiyatçılığıyla aktivizmi el ele gitti.
Tüm dünyada en iyi bilinen eserlerinden biri Altın Defter’dir. Burada delirmekten korkan ve içindeki bölünmeyi ayrı renklerde defterlere yansıtan bir kadını anlatır. Siyah Defter’de bir yazar olarak sorumlulukları yazılıdır. Sarı Defter’de duyguları, sosyal ilişkileri. Kırmızı Defter ideolojik ve politik meseleler ve siyasi duruşu için açılmıştır. Mavi Defter’de ise gündelik olaylar yazılıdır. Ancak bu dört defter de merhem olmaz derdine. En nihayetinde beşinci bir defter, Altın Defter dengeler çelişkilerini.
Takip eden yıllarda Doris Lessing’in hayatında büyük bir dönüşüm oldu. Tasavvuf felsefesiyle tanıştı ve bu külliyattan derinden etkilendi. Bilhassa İdris Şah’ın fikirlerinin ve yazılarının büyük etkisi olacaktır üzerinde. Irkçılığa karşı yazılar yazdığı gençlik yılları, sol akımlarla tanıştığı orta yaşları, ardından gelen feminizm ve yaşlılığına doğru giderek ağır basan ruhaniyet, tasavvuf ve insanlığın özünü daha iyi anlama ve anlatma gayreti… Ben Doris Lessing’e baktığımda senebesene değil mevsim mevsim yaşlanmış bir yazar görüyorum karşımda. Bir değil birçok Doris Lessing var adeta. Okumaya, araştırmaya ve üzerinde düşünmeye değer dolu dolu bir edebiyatçı…
14.10.2007