Uçuyor, çabucak buharlaşıyor kelimeler. Oysa Türkiye de yazının ve sözün ağırlığı var. Şiir eski bir gelenek bu topraklarda. Keza mizah da. Türk öykü yazını köklü, dönüştürücü ve alabildiğine sorgulayıcı temeller üzerine yükseliyor. Türk romancılığı, her ne kadar tüm türler arasında görece en yenisi olsa da, sadece topluma ve kültüre ayna tutmakla kalmadı bunca zaman, yeni bir kültürel-edebi sentez yakalamayı da başardı.
Bu hafta sonu işte Türk edebiyatının bu engin çeşitlilik ve dinamizminden önemli bir kesit Viyana ya taşındı. Nadirdir bu kadar çok sayıda Türk yazarın bir Avrupa başkentine çıkarma yapması. Viyana daki Türk edebiyatı etkinliklerinde birbirinden farklı isimler, önemli kalemler vardı. Hasan Ali Toptaş, Murathan Mungan, Nedim Gürsel, Ayfer Tunç, Latife Tekin, Sema Kaygusuz, Nalan Barbarosoğlu, Neşe Yaşın, Faruk Duman ve Murat Uyurkulak, ... Elbette geçmişten ve bugünden daha nice isim de konuşmalar esnasında anıldı. İhsan Oktay Anar, Yaşar Kemal, Selim İleri, Adalet Ağaoğlu, Leyla Erbil, Sevgi Soysal gibi... Şehrin merkezindeki Odeon tiyatrosu tıka basa doluydu Türk ve Avusturyalı kitapseverlerle. Büyükelçi Selim Yenel ve eşi de oradaydı. Çeşitli Türk dernekleri, kurumları, yayın organları da. Öğrenciler de vardı toplulukta, işadamları da. İkinci kuşak göçmenler de oradaydı, üçüncü kuşak da. Viyana eyaleti Kültür Müsteşarı Andreas Mailath-Pokorny, yaptığı konuşmada edebiyatın kültürler ve toplumlar arasında derin ve kalıcı ilişkilerin kurulmasına önderlik yapacağını söyledi.
Sanat, edebiyat ve muhabbetle dolu iki gün geçti Viyana da. Unutamadığım sohbetler oldu okurlarla. Bunlar arasında bir çift var ki bende derin iz bıraktı. Onlardan bahsetmek istiyorum bu yazıda.
Gencecik bir karı koca. Gözlerinin içi gülüyor. Edebiyat okumasından sonra yaklaştılar yanıma. Kadın Türk. Başörtülü. Viyana ya okumak için gitmiş. Orada tanışmışlar. Erkek Avusturyalı. Öyle nazik, öylesine duyarlı. Karısının kültürünü daha iyi öğrenmek ve anlamak için hevesli. Belli ki her ikisi de bambaşka aile ortamlarında büyümüş. Ayrı toplum yapılarından, kültür ve dinlerden gelen biri Türk biri Avusturyalı bu iki genç sevmişler birbirlerini. Anlamışlar. Aileler de ilk başta bu işe sıcak bakmasalar da sonunda onların sevgisine saygı göstermiş, bu evliliğe rıza göstermişler. "Zor oldu bizim evliliğimiz, kolay değil ama tüm zorluklara değer" diyorlar. Ne güzel.
Viyana da üç gün boyunca bol bol sanat ve edebiyat konuşuldu. Günümüz dünyasında artan siyasi ve kültürel kutuplaşmalar, medeniyetler çatışması tezinin açmazları, derine kök salmış İslam fobisi dile getirildi, eleştirildi. Yanlış anlamaların ve genellemelerin değişmesi için sanata ve sanatçıya düşen roller tartışıldı. Tüm bunlar önemli, düşündürücüydü şüphesiz. Ama Viyana dan hatırımda en fazla iz bırakan gene insanlar, gene okurlar oldu. Bilhassa da farklı kültürlerden gelen ve birbirlerini böyle kabullenip böyle seven o iki insanın kıymetli aşkları... |