. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Edebiyatçı, kime karşı sorumlu?

Galatasaray Üniversitesi nde bir edebiyat etkinliğinde buluştuk öğrencilerle bu hafta. Ve unutulmaz, alabildiğine içten, katman katman bir sohbete dönüşüverdi etkinlik.

Türkiye deki üniversite yapılarında ve buralarda gerçekleşen akademik/sanatsal sohbetlerde, tüm yapısal ihtiyaçlarına ya da kurumsal noksanlara rağmen, bana hep umut veren bir maya var: Gençlerin yürekleri. Gençlerin beyinleri. Tek kelimeyle "gençler"!

Saatler süren sohbet esnasında öğrencilerin sanat ve edebiyattan hareketle sordukları sorular, peş peşe değindikleri hususlar beni şaşırttı, düşündürttü, sevindirdi. En çok etkilendiğim nokta, bu kadar dikkatli ve iyi edebiyat okuru olduklarını görmekti belki de. Biz edebiyatçılar bir yanıyla hep kırık gönüllüyüz. Zannediyoruz ki yeterince okunmuyoruz. Okunmadan hakkımızda konuşuluyor. Oysa bizler hep arzu ediyoruz ki kitaplar konuşulsun, yazarlar değil. Kitap okunsun. Konuşulacaksa sadece ve sadece kitaplar olsun büyütecin altında. Doğrusu biz edebiyatçılar birbirimizi de yeterince okumuyor, desteklemiyoruz. O yüzden hep bir yanımız kırgın ve yalnız, yazıyoruz kırgınlık defterine sayfa sayfa. Bu duygularla yaşarken bazen nasıl da unutuveriyoruz esas meseleyi. Esas meseleyi, yani OKUR u. Aslolan her zaman okur. Ve Türkiye de inanılmaz bir edebiyat okuru kitlesi var. Sahici, som, önyargısız, hakikaten edebiyat seven, edebiyat soluyan nice okur. Galatasaray Üniversitesi ndeki etkinlik işte o has edebiyat okurunun varlığını bana hatırlattı, ardından da onun önemini, samimiyetini ve aynı zamanda talepkârlığını yeniden görmemi sağladı.

Kulaktan dolma bilgilerle ya da magazin basını malumatıyla konuşmadı o gün öğrencilerin hiçbiri. Tam tersine, okuyarak, okudukları kitapları eleştiri süzgecinden geçirerek, kendi değerlendirmelerini kendileri geliştirmiş bir halde ama farklı fikirleri de dinlemeye açık bir ruh haliyle konuştular. Bağımsız bireyler olarak. Aralarında fikir ayrılıkları da vardı, üslup farklılıkları da. Sosyal bilimlerin farklı farklı bölümlerinden geliyorlardı, ekseriya sosyoloji, hukuk, felsefe, karşılaştırmalı edebiyat... Ve keza başka başka dünya görüşlerinden geliyorlardı. Ama birbirlerini sonuna kadar saygıyla ve itinayla dinlediler. Bunu görmek beni derinden etkiledi. Şunu da belirtmeliyim ki salonda çok fazla öğretim üyesi yoktu. Yani "hocalarının yanında saygılı davranmak" değildi öğrencilerin yaptığı. Tam tersine, belki kendilerinin dahi farkında olmadığı bir beraber yaşama alanı geliştirmişlerdi. Bir "civic culture". Beraber yaşama kültürü! Sivil toplum kültürü. Ortak paydaları genç olmak, düşünüyor, okuyor, hissediyor ve sorguluyor olmak.

Sorguluyor dediysem, itiraf etmeliyim ki terleten sorular da sordular. Hem de nasıl. Siyah Süt teki derviş kadın tiplemesinin çok içten bir tasavvuf sesi olduğunu, ama aynı zamanda Batılı okura hitap eden bir tema olduğunu söyleyerek kısmi "oryantalizm" yapmakla eleştirdi beni bir öğrenci. Bir başkası Pinhan ın dilini överken neden son kitabımda aynı yoğunlukta bir Osmanlıca ya da tasavvuf dili kullanmadığımı sordu. Ardından ekledi çekinmeden: "Yoksa popüler bir kitap olsun diye dilini mi basitleştirdiniz? Öyleyse yapmayın lütfen. Biz sizin Osmanlıca kelimelerinizi seviyoruz." Bir başkası tek soruda beş ayrı kitabımı kıyaslayarak ilk eserlerdeki tematik derinliğin zamanla kaybolduğunu söyledi. Bazılarına katıldım. Tüm bunları hazmederek, düşünerek cevaplamakta kısmen zorlandım. Kısmen de bilmediğim bir kıvanç hissettim. Hem gururumu okşayan hem de ufaktan paniklememe sebep olan bir husus. Soru soran öğrencilerin çoğu neredeyse tüm kitaplarımı okumuş, seneler içinde edebi seyrüseferimi yakından takip etmişti. Bunlar yazıyı bilinçle takip eden, severek okuyan ama sevdikleri yazarın hep aynı kalitede eser vermesini talep eden okurlar. Dilde ya da içerikte en ufak bir düşmeyi ya da sarsıntıyı affetmeyen. Yazarından hep belli bir kalitede üretmesini bekleyen. Bunu görmek bir yanıyla bir yazar için mutluluk ve onur verici bir şey elbette. Ama bir yanıyla da müthiş bir sorumluluk duygusu geldi üzerime. Galatasaray Üniversitesi ndeki o unutulmaz sohbet için öğrencilere müteşekkirim.

01 Ocak 2008

 

İzlenme : 2858
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us