. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Derviş Sofraları

Elimin altında güzel mi güzel bir kitap, öyle bir kere okunup rafa kaldırılacak türden değil. Sahrap Soysal ın kaleminden Derviş Sofraları. Alt başlık: Tasavvufta Yeme İçme Kültürü ve Sofra Adabı. Bu bir yemek kitabı.

Ama bildiğiniz, piyasada görmeye alıştığınız yemek kitaplarına hiç benzemiyor. Yemeği tarif vermek, ölçü sunmak ya da kalori hesabı yapmakla eş tutan bol fotoğraflı, epeyce fiyakalı ve ekseriya pahalı yemek kitaplarından alabildiğine farklı. Zira onlardan farklı olarak bu kitapta yemeğin kültürü anlatılıyor. Adabıyla, törenleriyle, gelenekleriyle, tarihiyle, şiirleriyle sunuluyor yemek kültürü. Tasavvuf felsefesi ile yemek kültürü arasındaki etkileşim irdeleniyor. Kısmen tarihsel, kısmen sosyolojik, kısmen de felsefi bir çalışmanın çerçevesi çiziliyor. Yemek yemek, salt karın doyurmaktan ya da keyif almak için yapılan rutin bir zevk olmaktan çıkıyor bu çalışmayla. Batıni bir mana kazanıyor adeta. Ya da şöyle diyelim: Yüzyıllardır yemek etrafında kurulan maneviyat, ibadet ve dünya görüşü berraklık kazanıyor burada.

Bu kıymetli kitaba son derece sade bir önsöz yazmış Sahrap hanım. Belli ki hem aşkla, yani anlattığı kültürü severek, hem de tevazuyla yazmış. Anlattığı konunun derinliği karşısında eğilerek ve biz okurlarını da böyle yapmaya yönlendirerek. Tasavvuf felsefesinde yiyeceklerin tüketilip atılacak "nesneler"e indirgenmediğini, tam tersine her birine önemli sembolik değerler yüklendiğini belirterek başlıyor söze. "Ceviz ve badem gibi kuruyemişlerin sert kabuğunun şeriatı, içlerinin hakikati, ince zarının da tarikatı temsil ettiğine inanılıyor." diyor. Benzer şekilde kitabı okurken karşınıza çıkan tariflere farklı bir gözle bakmayı öğreniyorsunuz. Üzüm hikmet ve irfan sahiplerinin sembolü olarak algılandığında daha özenli kullanıyor insan bunu mutfakta. Kıymetinin farkına vararak. Durup düşünerek. "Meyvenin hamken dalına sıkıca tutunduğunu ve olgunlaştığında yere düştüğünü herkes bilir." diye devam ediyor Sahrap Soysal. "Ama tasavvuf felsefesi muhteşem bir benzetme yapıp ham insanın tıpkı ham meyve gibi dünya malına sarıldığını, olgunlaştıkça dünya malını önemsemeyip bıraktığını anlatıyor."

Tasavvufla şekillenen yeme-içme kültürü öylesine mütevazı bir zarafetle ve itinayla ele alınmış ki kitapta, durmadan bir yere yetişmenin telaşıyla ne yediğini pek düşünmeyen, karnını hesaplı ve hızlı doyurmak dışında pek bir fikri olmayan günümüz insanı ile asırlar evvel bu topraklarda yetişen, yeşeren tasavvuf kültürü ve adabı arasındaki farkı gören okurun içi cız ediyor. Benim en çok sevdiğim tariflerden biri 1909 senesinden alınma bir düğün çorbası tanımı: "Müddet-i ömründe düğüne çağrılmayan ve şimdiden sonra da davet edilmesi ümit edilmeyen fakir dervişlerin ailelerine mahsus düğün çorbası." Böyle yazıyor kaynağında. Gene Ahi geleneğinde beraber yemek yemek tüm önyargıları aşmanın, insanlara eşit gözle bakmanın ilk adımı olarak çıkıyor karşımıza. "Kiminle buluşup konuşmuş, beraber tuz-ekmek yemişse, onunla ahde girişmiştir. Ve onun kendisinde hakkı vardır."

Nerede, nasıl oldu da yitirdik tüm bu incelikleri? Teselli verircesine fısıldıyor Sahrap Soysal. Anadolu nun bu kadim damarını aslında hepten yitirmediğini söylüyor. Ahi mutfağının bugünkü kalıntılarını, Mevlevi ve Alevi-Bektaşi mutfağının devamlılığını yerinde görmek için Anadolu yu gezdiğini, bizzat sayısız yeme-içme merasimine konuk olduğunu ekliyor. "Sofradan tam olarak doymadan kalkmak, suyu (dervişler gibi) yudum yudum içmek.... gibi davranışlar yüzyıllar geçmesine rağmen bugün bile değişmeden uygulanıyor."

İnanmak istiyoruz elbette bu latif ve derin sofra adabının, yemek terbiyesinin ve tasavvuf kültürünün hepten yok olmadığına. İnanmak ve böylece teselli bulmak.

08 Ocak 2008

 

İzlenme : 3931
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us