. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Dayak yiyen kadını yazabilir misiniz?

 

“Seneler boyu kocasından dayak yiyen bir kadının hikâyesini anlatabilir misiniz?” diye sordu bir kadın okur, bir edebiyat okuması sonrası yanıma gelip. Baktım orta yaşlı, bakımlı, durgun düşünceli biri.

“Böyle bir kadının halini anlayıp anlatabileceğinize inanıyor musunuz?” dedi.

Bir an duraksadım, bilemedim ne cevap vereceğimi. Zihnimde beliren kitap Roddy Doyle’un İngiltere’yi birbirine katan mütevazı ama sert eseri Paula Spencer oldu. Kocasından sürekli şiddet gören, kendi de zaman zaman çocuklarına dayak atan dar gelirli bir kadının hikâyesini anlatmıştı yazar orada. İlk bakışta kitabın kahramanı ile yazarı fersah fersah uzak birbirinden. Ne de olsa yazar eğitimli, burjuva ve erkek! İlgisi yok anlattığı kişiyle, ya da öyle görünüyor. Oysa bir kadının dramını en iyi anlayan, en iyi anlatan roman olarak alkışlandı Avrupa’da, layıkıyla.

Dolayısıyla bir yanım, “elbette, edebiyatçılar bunu anlatabilir” diye cevaplamak istiyor bu soruyu. Ama öbür yanım tereddütte. Sahi ne kadar anlayabilirim senebesene aile içi şiddete uğrayan ve bunu kanıksayan bir kadının iç çelişkilerini? Bir mesele daha var: Yazmak iliklerinde hissetmektir bir konuyu, bir insanı. Böyle bir temayı yazarsam bu benim ruh halimi etkilemez mi? Sahi o kitabı yazarken Roddy Doyle, kendi ruh hali de etkilendi mi anlattığı kadından?

Türkiye’de kaç kadın eşinden dayak yiyor mütemadiyen? Gizliden gizliye kaçımızın hayatının parçası olagelmiş koca dayağı? “Kadına yönelik aile içi fiziksel şiddet” zaman zaman gündeme gelen, merak edilen ama aslında hakkında son derece az istatiksel veri bulunan bir konu. Sanıldığı gibi temelde Doğulu kadınların sorunu mudur dayak? Ülke çapında kadınların ne kadarı kocalarından şiddet görüyor? Eğitim ve gelir düzeyi daha yüksek olan kadınlar sahiden diğer kadınlara oranla daha mı uzaklar şiddetten? Edinilen hukuki kazanımların ne kadarından haberdar kadınlarımız? Ve en önemlisi biz birbirimizden, birbirimizin dertlerinden, çaresizliklerinden ne kadar haberdarız?

Türkiye’de kadına yönelik şiddete ilişkin şimdiye değin yapılmış en kapsamlı araştırma yakınlarda yayınlandı. Bu araştırma Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Yeşim Arat ile Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Ayşe Gül Altınay’ın tam 18 ay süren özverili çalışmalarının ürünü. Anlaşılan o ki eşinden en az bir kez dayak yemiş kadınların oranı % 35’i buluyor. Bu oran Doğu örnekleminde % 40. Her üç kadından biri aile içinde şiddete uğruyor. Bir başka çarpıcı bulgu da kadınların yalnızlıklarının tescillenmiş olması. Dayak yiyen kadın kendini yapayalnız hissediyor. Kadınların % 49’u (Doğu örnekleminde ise bu oran % 63’e fırlıyor) dayak yediklerinden kimseye bahsetmediklerini itiraf ediyorlar.

Okuma yazma bilmeyen kadınlar arasında en az bir kez dayak yediğini söyleyenlerin oranı % 43 iken, yükseköğrenim görmüş kadınlar arasında bu oran % 12. Ne var ki Arat ve Altınay, şu önemli noktanın altını çiziyorlar: Unutmayalım ki “eğitim düzeyi ve sosyoekonomik statü arttıkça kadınların şiddet yaşadıklarını itiraf etmeleri zorlaşmaktadır”. Yani eğitimsiz kadın belki daha çok şiddet görüyor evinde ama bu durumu daha kolay anlatabiliyor başkalarına. Daha kolay şikayet edip yardım isteyebiliyor. Eğitimli kadınlar arasında ise dayak oranı görece düşük olmasına rağmen bu durum daha büyük bir utanç kaynağı. Daha derin bir sır. Evine temizliğe gelen kadına canla başla yardım ederken, aslında kendisinin de tıpkı onun gibi kocasından dayak yediğini itiraf edemeyen kim bilir ne kadar kadın var. Kocaları işadamı, profesör, doktor.... Kendileri yüksek mevkilerde. Yaşananlar kapalı kapılar, çekili perdeler ardında. İşte tüm bunları sanatçılar, edebiyatçılar ne kadar anlıyor, ne kadar anlatıyor? Ve daha beter bir soru: Ne kadarını yaşıyorlar?

“Kim bilir belki bir gün yazarım kocasından hep dayak yiyen bir kadının hikâyesini,” diyorum orta yaşlı kadın okura. Sonra bir sırdaşlık hissiyle ekliyorum: “Ama belki de bunu en iyi yapacak olan bizzat o kadının kendisidir. O yazmalı kendi hikâyesini.”

Gözleri doluyor. “Mümkün mü?” diye mırıldanıyor. Başkaca konuşmadan vedalaşıyoruz öylece...

 

25.11.2007

 

 

İzlenme : 4813
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us