. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
İspanya da Türk İmajı

 

Çocukluğumun belki de en güzel ve canlı yılları Madrid de geçmiştir. İspanya dan ve İspanyollardan bende geride alabildiğine güzel, renkli ve dostluklarla örülü anılar kaldı. Bu resmin aydınlık yanı. Ama bir de gölgeli kısmı var.

Zira doğrusunu isterseniz, biz Türklerin Batı daki imajının ne denli yanlış ve olumsuz olabileceğini, üstelik bu önyargıların ve yanlış anlamaların tarihsel olarak ne kadar gerilere uzandığını çocuk yaşta bana ilk elden öğreten ülke de gene İspanya oldu. "Türkler geliyor!" cümlesinin hâlâ korkutmak için kullanılmasından tutun, çok sigara içen birine "Türk gibi sigara içmek" denilmesine ya da Cervantes in İnebahtı Savaşı nda esir düşüp kolunun kesilmesi hadisesinin sürekli hatırlatılmasına kadar. Haksız yere yerleşen, genellemelerden ve yanlış anlamalardan beslenen kötü bir imajı düzeltmek kolay değilken, bir de uluslararası gündemin ya da siyasetin iniş çıkışları her şeyi zorlaştırıyordu.

İşte size birkaç örnek: Ben orada ortaokulu okurken, seneler evvel Papa ya düzenlenen suikastın hatırası hâlâ hafızalarda canlı idi. Son derece Katolik olan İspanyollardan karşılaştığım kimileri, "Nerelisin?" sorusuna "Türk üm" cevabını alır almaz, "Ah Papa mıza suikast düzenlediniz sizler" lafını yapıştırıyorlardı. Yarı şaka yarı ciddi. Ama gene de o dönemde çocuk hafızamda çok az şey Erovizyon şarkı yarışmaları kadar iz bırakmıştır herhalde. Bakmayın şimdi Erovizyon yarışmalarının eskisi kadar etkili olmadığına. Bir zamanlar önemli kolektif aidiyet meselesiydi her biri, en azından biz yurtdışında yaşayan Türkler için. Derken bir sene Türkiye Erovizyon a "Opera" adlı şarkıyla katılmış ve beter bir performanstan sonra sıfır puanda kalmıştı. Aynı sene İspanyollar da pek parlak değillerdi hani. İşte o zaman İspanyol televizyonunun spikerinin canlı yayında söylediklerini unutmak mümkün değil: "Yanarım yanarım, sıfır puan aldığımıza değil Türkiye ile aynı seviyede tutulduğumuza yanarım."

Bana bu anıları hatırlatan, İspanya daki Türk imajını yeniden düşünmemi sağlayan son derece çarpıcı bir çalışma. Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyelerinden Özlem Kumrular ın çalışması farklı bir yaklaşımla Akdeniz in öteki yakasından bakıyor Türk imajının nasıl inşa edildiğine. Hafta sonu Zaman gazetesinde hayli ilgi çekici bir söyleşi vardı kendisiyle. Kumrular, söz konusu korkunun ve önyargının ne denli eskilere uzandığının ve kuşaklar boyu sürdüğünün altını çiziyor. Bu yüzden Türk-fobisinin öncelikle askerî, sonra dinî kaynaklı olduğunu söylüyor. İber yarımadasında devlet ve kilise de bunu kendi propagandası için malzeme olarak kullanıp yayıyor. O dönemde "dağılmış Avrupa yı birleştirmek için Türk korkusunu kullanıyorlar" diyor Kumrular. Farklı mezhepler ya da devletler bu ortak paydada buluşuyor. Bilhassa 16. yüzyıl kaynaklarında "Türk" bir anlamda "Öteki"nin genel adı. Keza bir "Berberi" için de, "Mağripli" için de kullanılıyor aynı kelime. En geniş anlamda "Müslüman" anlamında da kullanılıyor. Dolayısıyla genel İslam korkusu Türk korkusuna ekleniyor.

Tarihsel Türk algısının olumsuz olmasında devlet aygıtının rolünün yanı sıra, bireysel anlatıların, bilhassa Osmanlı İmparatorluğu nun çeşitli savaşlarında esir düşen Batılı askerlerin anı kitaplarının çok büyük rolü olduğunu belirtiyor Kumrular. Bir esir ortalama on sene geçiriyor Osmanlı da. Bu zaman zarfında dili öğreniyor ve nice hadiseye tanıklık ediyor. Ülkesine geri döndüğünde bir kahraman olarak karşılanıyor ve anlattıkları iz bırakıyor. Ama genel olarak esirlerin tecrübelerinin ve savaş ortamının olumsuz olması, ortaya çıkan kitapların tonunu da belirliyor. Elbette bu esirlerden en ünlüsü Cervantes ve onun yazdıkları da olumlu değil.

Gelelim bugüne. Bunca deyim ve tarihsel önyargıdan sonra bin kat daha önem kazanıyor kültürlerarası diyaloglar. Devletlerin ve devlet adamlarının temasları başka, sivil toplumdan gelen oluşumların ve bireylerin zihinlerdeki kültürel hudutları aşabilmesinin önemi bambaşka. Bu konuda bilhassa kadınların yapacakları o kadar çok şey var ki. Türkiye deki kadınları, tüm farklılıkları-çeşitlilikler-nüanslarıyla-, gene Türkiye deki kadınlardan daha iyi kim anlatabilir, cinsiyet konusundaki önyargıları kadınlardan daha etkin kim azaltabilir? Akdeniz in Doğu sundaki Türkiye ile Akdeniz in Batı sındaki İspanya dan daha çok sayıda kadını bir araya getiren oluşumları heyecanla bekliyoruz.

 

08 Nisan 2008

 

İzlenme : 3261
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us