Kendimizi hemen her konuda Avrupa ile kıyaslamayı severiz. Spordan gündelik hayatın irili ufaklı meselelerine, siyasetten sanata kadar.
Bu tür genellemeleri ne kadar da sık ve nice zaman hakiki bir analizden tamamen uzak yaparız. Ama işte bir konu var ki o alanda genelleme yaparken belki iki kat temkinli olmak, klişelerden uzak, düşünerek konuşmak durumundayız. Konu kadınlar, kadınlarımız. "Batıda kadınlar daha mutsuz, zira kendilerini daha çok ispatlamak durumundalar. Sürekli beden ve maddiyat uzerinden tanımlandıkları için mutlu olmaları mümkün değil zaten," diye bir söylem var toplumumuzda. Bilerek ya da bilmeyerek kulaktan kulağa yayılan. Buna benzer saptamaları kadınlardan da erkeklerden de işitiyorum. Halbuki iğneyi başkalarına cuvaldızı kendimize batıralım. Biraz daha yakından bakalım, ne olur, Türkiye de kadınların durumuna.
Bizde aile değerleri daha sıkı ve derin olduğu için genç kızların intihara ve depresyona Batı ülkelerinden daha az eğilimli olduklarını konuşuyoruz. Bu ne yazık ki doğru değil. İstatistikler tarafından da doğrulanmıyor zaten. Türkiye de, bilhassa Türkiye nin daha ezik, çok daha sancılı yerlerinde kadınlar ve genç kızlar intihar ediyor. Kabul etmeliyiz ki bizde aile içi şiddet, genç kız intiharları, depresyon, ensest başta olmak üzere nice sorunla yaşamak zorunda kalıyor kadınlar. Üstelik sessizce, kimselerle paylaşamadan. Bilinen sayılar hiç de az değil. Unutmamalı ki benzer vakaların ancak dörtte biri istatistiklere geçiyor. Zira pek çok kadın bu konuları konuşmuyor, konuşamıyor. Anlatamıyor. Dolayısıyla sorunun sadece ufacık bir kısmıdır görünen. Ama o bile bizleri hakikatlerle yüzleşmeye davet ediyor. Genel tabloyu kabul etmeliyiz ki çözüm bulabilmek için adımlar atabilelim. Yoksa başını kuma gömen deve kuşu misali kendi kendimizi kandırmış ve "Batı ve biz" genellemelerinin ötesine geçememiş oluruz.
Batman da kadınlar intihar ediyor. Bir dönem bu konuda çok şey yazıldı. Ama değişen bir şey olmadı. Kimileri için "haber değeri"ni yitirdi konu. Pek çoklarımız içinse üzücü ama uzak bir mesele olarak kalmaya devam etti. Çözüme yönelik kaç adım atıldı? Ne kadar sorumluluk hissettik omuzlarımızda? Sınıfta kaldık hepimiz başta Batman olmak üzere Türkiye nin nice yerinde kadınlara daha yaşanılası bir hayat sağlamak hususunda. Hala genç kızlar intihar ediyor. Ömürlerinin en güzel dönemlerinde. Gazete köşelerinde ufacık haberler olarak kalıyorlar. İsimleri değil isimlerinin baş harfleri yansıyor gündeme. O kadar. Birer sayıdan ibaretler istatistiklerde. Son 6 ayda 7 kadın daha intihar etti Batman da. En son lise birinci sınıf öğrencisi Ceylan Aslan kıydı canına. Genç kız son anda eve giren arkadaşlarının yardımıyla hastaneye kaldırıldı ama kurtarılamadı. Batman Valiliği nin bu konuda temel girişimleri var. Gençlere yönelik paneller, imam ve muhtarlardan yardım alınması, "Alo Bunalım" hattı... Hiçbiri yeterli değil.
Gazeteci Müjgan Halis in Batman da Kadın İntiharları adlı eserini muhakkak okumalı. Halis, intihar girişimlerinden kurtulanlar ve intihar edenlerin akrabaları-dostlarıyla yüz yüze görüşmeler yaparak yazmış. Kitabı elinize alır almaz anlıyorsunuz ki sadece "inceleme&araştırma konusu" olarak yaklaşmamış meseleye. Yüreğini koymuş. Yüreğiyle bakmış ve yazmış. 2003 te basılan kitap dün olduğu gibi bügün de geçerli. Ve öyle bir ithaf yazısı var ki insanın aklından çıkmayan, her şeyi özetleyen: "Hayatını bizlerin eğitimine adayan babam İsmail Halis e ve hayatı boyunca üstünden çıkarmadığı şalvarıyla ömrünü bize vefa eden annem Makbule Halis e minnet duydum. Onların özverisi olmasaydı, Doğu nun, Güneydoğu nun intihar kurbanı kızlarından biri olabileceğim ihtimali bir kez daha canlandı kafamda..."
03 Haziran 2008