Türkiye de sanatçıyı bekleyen dört kapı vardır. Bu aşamalardan geçer de gene de hayatta kalmayı başarırsanız, müjde, ya erimiş ya ermiş olursunuz en nihayetinde.
Aşama bir: Yok sayarak boğma teşebbüsü.
Siyasi tarihimizin dağınık tutanakları arasında boğarak öldürme vakaları haylicedir, malum. Muhalefet edeni, çıkıntılık yapanı, oyunu bozanı boğarak susturmak adettendir. Günümüz Türkiye sinde ise insanlar iki şekilde boğulur: nefessiz kalarak bir, sessizlikle iki.
Bir sanatkârı boğmanın en şaşmaz yöntemi, onu ve eserlerini sessizlik ile kuşatmaktır. Bir düşünürü düşünemez hale getirmenin en kestirme yolu da keza düşüncelerini eleştirilerle değil, suskunluk ile karşılamaktır. Yaz, çiz, yarat ve bekle. Bestele, yönet, üret ve bekle. Ne vakit bir yazara, şaire, sanatkara sorsanız eseri çıktıktan sonra aldığı eleştirilerin neler olduğunu, benzer cevaplarla karşılaşırsınız. Eleştiri de yorum da daha ziyade okurlardan izleyicilerden gelir edebiyat aleminde. Onun ötesinde bir derin, bir dipsiz sessizlik entelektüellerden. Kayarcasına geçer giderler yanından. Kendilerinin bile bilmediği bir nağme eşliğinde ıslıklar çalarak, havaya, bir belirsiz ufka dikili gözleri, görmedim, duymadım, okumadım, saymadım diye sayıklayarak, ağızları gözleri kulakları kapalı üç maymun misali yan yana dizilerek yok sayarlar yok sayabildikleri yere kadar.
Aşama iki: Sessizlikle boğamadığını sözle yıldırma politikası.
Birinci aşamayı yara bere içinde kalarak; ama hâlâ hayatta atlatabilen sanatçıyı ikinci bir aşama bekler. Zira bizde adettir, sessizlikle boğamadıklarını sözle yıkmayı sever entelijensiya. Başlar saldırılar, vızır vızır eleştiriler, abuk sabuk kondurmalar, aslı astarı olmayan, kimsenin de doğrusunu araştırmaya zahmet etmediği suçlamalar... bir de bakarsınız ki hayret herkes sizi konuşuyor, dünün sessizleri dil otu yemiş, susmak bilmiyor.
Aşama üç: Sessizlikle boğamayıp sözle yıldıramadığını yücelterek öteleme politikası.
Üçüncü aşamada artık dinmiştir tufan, yerini bir kabulsuz kabullenmeye bırakmıştır. Bu aşamaya varan sanatçı/yazar rüştünü olmasa bile, bağışıklık sisteminin dayanıklılığını ispat etmiş demektir. Tebrikler. Bir aşama daha geride kalmıştır. Bundan böyle farklı işleyecektir çarklar. Gerçi gene kimse tarafından sevilmez; ama yok sayılamaz da. Gene hakkında bolca laf üretilir; ama bir önceki aşamanın hoyrat lafazanlığı kaybolmuştur. Türk entelijensiyası sever de döver de, en güzeli ikisini de aynı anda yapar, küfürler iltifatlara karışır.
Dördüncü aşama: Sessizlikle boğulmayıp sözle yılmamayı başaran, yüceltmek suretiyle ötelenen sanatçının, kendi kendine verdiği zarar, ettiği hıyanet aşaması.
Dördüncü aşamaya kadar sağ salim gelen yazar, artık bir önemli kültürel figürdür bu topraklarda, hatta ve hatta saygın bir mevzidedir entelijensiya arasında. Lakin bunca sene bu kadar bedel ödeye ödeye ilerleyen sanatçının içi sirkeleşmiştir bu noktada. Artık kimsenin onu taşlamasına ihtiyacı yoktur yıkılmak için. En yükseğe vardığı zirve aynı zamanda kendi kendisiyle baş başa kaldığı noktadır. Bundan gayrı başlar içten içe çürüme, su yürümez hayal gücünün damarlarına, katılaşır kuru dallar misali. Bir de bakmışsın boğulmuş nefessiz kalmış sanatçı, katili bizzat kendisi. Dördüncü aşama birinci aşamaya çevrilir. Sistem başarıya ulaşmış, çember tamamlanmış demektir. Bu topraklarda adettendir, bireysel farklılıklarını korumakta ve eserlerini üretmekte direten sanatçılar kendi kendilerine boğdurulur.
11.07.2004