İnsan kaç yaşında bırakır yazmayı? Yaşlanınca mı? Sağlığı kötüleşip yatağa düşünce mi? Yoksa hayal gücü kuruyunca mı? Yazının bir yaş haddi ya da yazıdan emekliye ayrılan var mı? Kendi kendini emekli eden kaç yazar ya da şair sayabilirsiniz dünya ya da Türk edebiyatından? Tony Hillerman da yazıyı bırakmadı son ana kadar.
"Yaşlanıyorum, sağlığım da pek iyi değil ama hâlâ yazmayı seviyorum." demişti son söyleşilerinden birinde. Türkiye de belki yeterince tanınmayan ama hatırı sayılır hayran kitlesi olan bir yazardı. 1987 tarihli Skinwalkers adlı kitabı 400 binden fazla satmış, okul kitaplarına girmiş, tez konusu olmuştu. Amerika da "azınlık edebiyatı" ya da "alt kültür edebiyatı" denince akla gelen ilk isimlerden biriydi. Yoksul bir çocukluk geçirmiş, yazılı kültürden evvel sözlü kültürle tanışmış, yazıyı hep sonradan geldiği bir kıta gibi yaşamış, velhasıl yazı dünyasında bir yanıyla hep "göçmen" kalmıştı. Amerikalıların, Kızılderilileri hep ilkel ve basit olarak algılamalarına tepki duyuyor, kendi insanlarının daha iyi tanınması ve anlaşılması için roman yazdığını söylüyordu. Romancıya böyle kallavi bir "temsil misyonu" yüklediği için mesafeyle baktığım, ama okumaktan keyif aldığım bir yazardı.
Zedelenen, tükenen ve hep klişelerle ele alınan bir kültürün yazarı olarak görüyordu kendini. Tüm edebî kariyeri boyunca ağırlıklı olarak Navajo yerlilerinin hikâyelerini anlattı. Bilhassa yarattığı iki karakter üzerinden gelenek, kimlik, aidiyet, din, batıl inanç... gibi konuları tartıştı. Navajo yerlileri ile Amerikan sistemi arasındaki ilişkiyi incelemekten de kaçınmadı. Amerika daki egemen beyaz söylemin yerlileri nasıl azizleştirdiğini, basitleştirdiğini kıyasıya eleştirdi. Ve bir de belki her entelektüelin kafasını kurcalayan sorular attı ortaya. Bilgi ile inanç arasındaki dengeye, batıl inançlarla bilim arasındaki mesafelere dair sorular. Materyalist bir dünyada, anneanneden, anneden öğrenilen batıl inançlarını ne kadar kuruyabilir bir Navajo yerlisi? Devraldığı kültür ile içinde yaşadığı kültürü ne kadar bağdaştırabilir kendi bünyesinde? Eğer bir folklorik temadan ibaret değilse inançları, bunu ne kadar yaşayabilir? Bu tür zor temaları polisiye roman gibi son derece apolitik bir düzlemde ele aldı.
Bir tarafta kendi halkının geleneklerini son derece iyi bilen, bunlara saygıyla ama bir o kadar mesafeyle bakmaya çalışan, daha materyalist, daha Batılı bir dedektif tiplemesi. Bir tarafta "doğaüstü" denilen dünyaya algıları açık, batıl inançları olan ve bunları tartışmaya dahi yanaşmayan karakterler. Ve aydınlanmayı bekleyen gizemli cinayetler. Bugün televizyonda izlediğimiz pek çok dizi ve filmin arkasında Tony Hillerman ın romanları vardır. Polisiye türüne Kızılderili inançlarını serpiştirdi. Bu türün klasik okurlarının alışkın olmadıkları temalar ve karakterler geliştirdi. Ve en önemlisi, "beyaz adam"ın yerlilerin hikâyelerini okumasını, yerlilerden öğrenecek çok şeyi olduğunu anlamasını sağladı.
Kızılderili geleneklerinde isim yerine lakaplar ağırlıklı olduğu için, o da karakterlerine isim veya soyadı değil, lakaplar verdi. Fiziksel özelliklerine göre adlandırdı onları. Keza bazı karakterleri roman içinde isim değiştirdi. Bir isimle doğmak yerine, isim kazandı. Tıpkı Kızılderili kültüründe olduğu gibi.
Önemli ve özgün bir sesti Hillerman. Bir yıldız kaydı edebiyat semasından.
28 Ekim 2008