. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
İstanbul da bir sarnıç

 

NTV nin bir sohbet programı için Coşkun Aral ile beraber Tünel de buluşuyoruz. Formatı önceden kesinkes çizilmeyen bir program bu. Konuşmanın akışına, konuşanların mizacına göre şekillenen.

Dışarıda hafiflemiş bir rüzgâr, lodosun ardından yeni yeni kendine gelen bir İstanbul var. Keyifli, samimi, dostane bir sohbet oluyor. Konu konuyu açıyor. Bir basın fotoğrafçısı-belgesel yapımcısı ile bir edebiyatçı yan yana gelince, sohbet ister istemez kelimeler ve resimler üzerine yoğunlaşıyor. Coşkun Aral ın 2001 de açtığı bir serginin başlığı Sözün Bittiği Yer. Oysa edebiyat tam da sözün bitmeyeceği, kelimelerin devr-i daim olduğu inancından beslenir. Bunlardan bahsediyoruz ve bir de İstanbul dan elbette. Uzun uzun, nüktelerle.

Merak ediyorum uzun senelerini, nice emeğini bu alana vermiş bir savaş fotoğrafçısı olmak nasıl etkiler insanı? Lübnan da, Afganistan da, Irak ta bulunmak ve yaşamak, sonra kendi tempona dönmeye çalışmak nasıl bir kopukluk, nasıl bir zorluk? Dünyanın her yerinden çatışma, savaş, yıkım resimleri çekmek, insanların en acı anlarına tanıklık etmek, bu anların fotoğraflarını çekip tüm dünyada dolaşıma sokmak, insanlığın en zelil ve en hırçın ve en çaresiz olduğu noktalara gitmek, oralarda kalmak, bir köprü olmak, ses vermek resimler aracılığıyla, çığlık çığlığa bir dünyaya kulak vermek... Savaş fotoğrafçılığı son derece ilginç, insanın psikolojisini derinden etkileyen bir meslek. Meslekten ziyade bir yaşam biçimi. Bir yaşam biçiminden ziyade bir görme biçimi. Kanayan bir göz olmak gibi, dünyaya açılan kocaman bir göz!

Coşkun Bey i dinledikçe bir roman karakteri canlanıyor zihnimde. Bir gün bir romanımda bir savaş fotoğrafçısı ya da muhabiri olsun isterim. Nankör bir iş bu diyor. Ama sizin işiniz de öyle değil mi? Değil ama. Bizim işimiz edebiyat. Bizim işimiz kelimeler. Bizim işimiz aşk işi. Hayal gücü. Hikâye anlatımı. Geçerlidir hâlâ o kadim kural: Söz uçar yazı kalır.

Sohbetin ardından, gene kameralarla Zeyrek e gidiyoruz beraber. Bizans tan kalma bir sarnıcı görmeye. Ve ben daha evvel burada bir belgesel hazırlayan Coşkun Aral sayesinde hiç bilmediğim bir noktasını keşfediyorum şehr-i şehirin. Dinmeyen sürprizler, takdir edilmemiş güzelliklerle dolu İstanbul. Bizlere rağmen. Hoyratlıklarımıza rağmen. Bir sarnıç düşünün ki yer üstünde. Bir sarnıç düşünün ki muazzam bir teknikle asırlar evvel inşa edilmiş, su sağlamış bu şehrin ahalisine. İnsan böyle yapılar gördükçe sormadan edemiyor: Hakikaten ileriye mi gidiyor insanlık, yoksa geriye mi? Yüzyıllar evvel yapılan güzellikleri biz neden böylesine hoyratça yıkıveriyoruz elimizin tersiyle ya da çürütüyoruz ihmallerimizle? Bir şeylerin sahibi olduğumuzu sanıyoruz. Şehrin tarihî dokusuyla ilişkimiz kullanmak ve atmak üzerine kurulu. Bir aymazlık içinde. Oysa her şey ve her an emanet. Unutuyoruz emanetlerin bakıcısı olduğumuzu, İstanbul a karşı sorumluluğumuzu. Ne yazık ki sarnıç uzun yıllar boyunca unutulmuş, kaderine terk edilmiş, şehrin tam orta yerinde duruyor öylesine, kapalı bir müzik kutusu gibi. İçi çöple, molozla doluymuş uzun zaman. Şimdi belediyenin çabalarıyla neyse ki epey bir temizlenmiş, restorasyon aşamasında. Ama anlaşılan ağır aksak gidiyor restorasyon. Dışı kapalı, inşaat alanını andırıyor. Önünden hayat akıp gidiyor. Sarnıç zamanını bekliyor.

Oradan ayrılırken temennimiz ortak. İnşallah bir an evvel biter bu restorasyon. Fatih Belediyesi muhteşem bir açılışla davet eder tüm İstanbulluları buraya. Ve sarnıç yüzyıllar sonra silkinir uykusundan. Gülümser gene. Affeder bizleri. Affeder dirençli dinginliğiyle!

 

25 Kasım 2008

 

İzlenme : 2948
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us