Ağustos 2008 de vefat eden dünyaca ünlü Filistinli şair Mahmud Derviş iyi ki bugünleri görmedi. Kalbi zayıftı; son krizden evvel üst üste kalp krizleri geçirmişti.
Doktorları sakin bir hayat sürmesini, "üzülmemesini" tembihlemişti. Şimdi hayatta olsaydı herhalde kendi insanlarının dünyanın gözü önünde bombalandığını, her gün yüzlerce sivilin öldüğünü görmeye dayanamazdı. Operasyonun dokuzuncu günü geride kalırken Filistin kaynakları ölü sayısını 500, yaralı sayısını 2.500 olarak veriyor. Ve geçen her saat, her dakika bu sayılar artıyor. Yaşadığımız çağda insan hayatı bir rakamdan ibaret. Ölü sayısı 500 iken 502 ya da 612 oluyor. Ekranın kenarında beliren rakamlara bakıyoruz aynı donukluk, aynı çaresizlikle. Gözlerimizin önünde renkler ölüyor.
Mahmud Derviş, şiirlerinde Filistin i "yitirilmiş cennet" olarak tanımlardı. Vaktiyle doya doya yaşanılan, çocukluk kadar şiirsel olan, sonra aniden yitirilen ve artık anılarda kalan, rüyalarda canlanan eski, ılık ve dokunaklı bir güzellik! "Vatan" kelimesi edebiyatının en önemli kavramlarından biriydi. Ve o, vatanını hep hüzün, sürgün ve hasretle andı ve yazdı. Son derece dar gelirli, eğitimsiz bir aileden geliyordu. Annesi okuma yazmayı sonra öğrenmişti. "Okuması olmayan" ümmi annenin şair oğluydu o! Çocukken ailesiyle beraber topraklarını terk ederek Lübnan a göç etmek zorunda kalmıştı. Şiirleri tüm dünyada "Filistin halkının sesi soluğu, nefesi" diye tanımlanırdı. Kendisine Yahudilerden nefret edip etmediğini soran gazetecilere kızardı. Ne demek nefret etmek? İsrail hükümetlerine, siyasetçilerine tepkiliydi ama hükümet ile halkı bir tutmuyor, kin ve nefret gütmüyordu.
Son ana kadar hep ılımlı, hep sanatçı ve hep diyalogdan yanaydı. Keza Filistin de Hamas gücü ele geçirdikten sonra son derece düşündürücü ve dokunaklı bir konuşma yaptı. Hamas ın askerî kanadına eleştirel ve mesafeli bakıyordu. Görüşlerini bir şairin söyleyebileceği en çarpıcı şekilde ifade etti. Dedi ki: "Bir sabah uyandık ve gördük ki, Filistin in dört renkli bayrağının yerinde Hamas ın tek renkli bayrağı dalgalanıyor." Çoğul renkler gitmiş, tek renk gelmiş.
Kıdemli şair, Filistin halkının tek bir renge indirgenmesinden, kendi içindeki farklılıkları yitirmesinden, eleştirel sesleri bastırmasından, tek bir iktidarın herkesi ve her şeyi biçimlendirmesinden, tüm toplumun homojenleşip aynı renge boyanmasından endişe ediyordu. Çoğulluğuyla güzeldi Filistin. Yeryüzünde bu kadar acı çekip, bu kadar haksızlığa uğrayıp, gene de sanata, şiire, çoğulluğa, ılımlılığa ve her şeye rağmen diyaloğa meyleden toplum azdır. Bu şaşırtıcı iradenin ve temayülün yitirilmesini istemiyordu Derviş. Onun çocukluğunun Filistin i, onun kayıp cenneti tüm dünyayı şaşırtacak kadar çok sesli ve çok renkliydi.
Bugün Gazze ye hem havadan hem de karadan ölüm yağıyor. Düşen her bomba karşıtını güçlendirecek. Şiddet muhtemelen şiddet doğuracak. İsrail hükümeti operasyonun kısa sürmeyeceğini söylüyor. Ve dünya çaresizlik içinde bu orantısız güç kullanımını seyrederken, en kaygı verici şeylerden bir tanesi ılımlı seslerin bir bir sönmesi. Tıpkı karanlıkta parlayan, rüzgârda tutunmaya çalışan mumlar gibi. Bu operasyon Filistin de ve Arap dünyasında ve aslında tüm dünyada uzlaşma yanlısı ılımlı sesleri susturuyor. Barış ve diyalog umutlarını baltalıyor. Hemen hemen tüm uzmanların buluştukları ortak nokta bu.
Filistin de bugün siviller ölüyor. Ve aynı zamanda bir şairin üzerine titrediği renkler soluyor, tek bir renge iniyor. Savaşın rengine. Şiddetin rengine...
06 Ocak 2009