. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Brüksel notları

 

Bu seçimlerde yurtdışında olduğum için oy kullanamadım. Ben de bol bol Brüksel de yaşayan Türklerle sohbet ettim, onların seçimlere ve Türkiye ye dair fikir ve özlemlerini dinledim.

Saatler yaz saatine göre ayarlandığında gene oradaydım. Düşünüyorum da "yaz saati" ve "kış saati" uygulamasının yanı sıra bir de kimi şehirler için ayrı bir saat uygulaması olmalı. Mesela "Brüksel saati"!

Ne zaman İstanbul dan Brüksel e gitsem, zamanın yavaşladığı duygusuna kapılıyorum. Ağırlaşıyor, durgunlaşıyor, yekpare bir nitelik kazanıyor zaman. Çizgisel oluyor. Sabit bir düzene kavuşuyor. Brüksel de mütevazi bir dere gibi zaman. Yan tarafta sakin sakin akıyor. Ne devamlı sizinle geliyor, ne size rağmen coşuyor. Burada insanlar telaş içinde bir yerden bir yere koşmuyor. Sokaklarda acelesiz taşıyorlar bedenlerini. Kimseyle rekabet hâlinde değiller sanki. Bürokrasinin, oturmuş kuralların, kanıksanmış düzenin ve alışkanlıkların ritmi duyuluyor fonda. Daha kolay sanki gündelik yaşam. Ya da dışarıdan gelene öyle görünüyor.

Oysa zaman daha hızlı akıyor İstanbul da, daha yoğun, gümbür gümbür. Burada zaman çizgisel değil, dairevi. Kocaman bir çember. Ve biz dönüyoruz içinde sarmallar çize çize. Telaş, düzensizlik, gürültü, koşuşturma... hayatlarımızın ayrılmaz parçaları. Gündelik hayat daha zor ve yıpratıcı. Öte yandan İstanbul da öyle bir ruh var ki, o kadar muhteşem bir doku, sanat için biçilmiş kaftan, sanatçı için tam anlamıyla hazine. Brüksel saatinde dinleniyorsunuz ama kulağınız İstanbul un ritmini arıyor derinlerde bir yerde.

Şehirde bulunma sebebim edebiyat festivali. Etkinlikliğin düzenlendiği yer şehrin en büyük ve görkemli opera binası. Seyirciler localarda oturuyor. Bir film sahnesinde gibiyiz. Loş ışıkta eflatuna çalan, parlak, kadife perdeler; ağır bir dekor. Sanki birazdan kabarık uzun elbiseler içinde, yelpazelerini sallayarak 19. ve 18. yüzyıldan kalma karakterler doluşacak salona. Kafalarında beyaz kabarık peruklar. Halbuki aristokratlar değil, öğrenciler, memurlar, öğretmenler, hayatın her kesiminden insan dolduruyor locaları. Sessizce bekliyorlar edebiyat konuşulmasını. Bu tarihî salonda kurulan platformda dünyanın her yerinden davet edilen on yazar buluşuyoruz. Aramızda Kübalı, Kolombiyalı, Fransız, Mısırlı, İrlandalı, Hollandalı... Hepimizin ana dili başka başka olsa da ortak dilimiz hikâyeler ve hayalgücü. Romanın özü evrensel. İçinde hem çizgisel zaman var, hem döngüsel zaman. Hem Batı edebiyatının kurgusu ve çatısı, hem Doğu edebiyatının dokusu. Hem Brüksel zamanı, hem İstanbul zamanı... Tek kelimeyle muhteşem ve son derece dostane bir akşam yaşanıyor opera binasında. Alkışlar edebiyata!

Ertesi gün benim bir başka etkinliğim var. Salonun yarısı Türk, yarısı Belçikalı. Türklerin çoğu ise gençler. Lise, üniversite ve yüksek lisans düzeyinde gençler. Hep söylüyorum: Yurtdışında, bilhassa Amerika ve Avrupa da öyle güzel, öyle düzeyli ve birikimli bir gençlik var ki! Türkiye deki pek çok siyasetçinin, hatta gazeteci ve entelektüelin analiz yaparken pek hesaba katmadığı, hatta bazen varlığını unuttuğu çok sayıda Türk genci yaşıyor Batı da. Okuyor, çalışıyor ve durmadan kendilerini geliştiriyorlar. Son derece meraklı, birikimli ve zihnen ve kalben dünyaya açıklar. Onlarla tanışmak, onların gözünden dünyaya bakmak keyifli ve zenginleştirici.

Brüksel den ayrılırken saatimi yeniden ayarlıyorum. İstanbul havalimanında bizim uçaktan inenlere bakıyorum, istisnasız herkes koşturuyor. Acelesi olmayanlar bile o hızlı ritme ayak uydurmuş, telaşla koşuyor. Ne de olsa İstanbul saatine geçtik. Koşturmak lâzım.

 

31 Mart 2009

 

İzlenme : 2958
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us