. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Kıskanmak

“Nereye bir ad verilmişse, bir sebebi olduğu için o ad oraya verilmiştir. Dünyada sebepsiz verilmiş hiçbir ad yoktur,” diye yazar Hân-name’de.

Hâl böyleyse nicedir kendi kendime bile belli etmeden zihnimde evirip çevirdiğim “kıskançlık” kelimesinden ben mesul değilim. Kelime var olduğuna göre temeli de varmış demek ki deyip kolaylıkla işin içinden çıkabilirim. Asırlardır çözülmemiş sır. Çetrefil mesele. Teoride başka. Pratikte başka. Masa başında ahkam keserken başka, yaşarken başka. Hele hele kendi başına gelince bambaşka. Oysa mangalda kül bırakmamayı becerebilirim kolaylıkla. Kıskançlığın, insanların birbirleri üzerinde kurdukları bir başka tahakküm aracı olduğuna dair savlar sıralayabilirim. İki kişilik deli gömleği, elini kolunu bağlayan. Atıp tutabilirim hâlâ, daha evvel atıp tuttuğum gibi. Ne var ki işin aslı başka: doğrusu, ben kıskançlığın k’sinden nasibini almamış sütten çıkmış ak kaşık bilirdim kendimi, değilmişim. Öğrendim. Bu kadarını vicdanım kabul, dilim teslim etse de, acaba hiç bilmediğim gibi, hiç ummadığım kadar kıskanç biri kesildiğimi, durup dururken kendi kendime nasıl izah edebilirim?

Edebiyatçılık ifşa ile saklanmak arasındaki hudut boyunda düğümlenir. Bir yandan açacaksın kendini en saklı korkularına kadar, bir yandan açtığın her sırrı bohça bohça katlayıp bağlayıp saklamayı başaracaksın. Kendinden bahsetmeden kendini dillendirmenin türlü türlü yollarına vâkıftır edebiyat. “Ben” demeden de Ben’i anlatır insan romanlar üzerinden. Kendini saklamanın en iyi yolu kendini anlatır gibi yapıp başkalarından dem vurmaktır. Göz önünde iken görünmez olmak. Romancılık bunun için biçilmiş kaftandır. Birinci tekil şahsın ağzından birinci tekil şahsı susturmak... Ama gelin görün ki şimdi ömrü hayatımın en kişisel yazısını yazmak üzereyim.

Her şey bir haftalığına New York’tan kalkıp İstanbul’a gelmemizle başladı. Saatlerdir (tastamam on saat kırk dakika) durmadan (tastamam hiç uyumadan) hem dedikodu hem analiz yapmaktan öteki yolculara baygınlıklar geçirtmiş, kendi kendimizi ise sadece daha fazla gaza getirmiş, bir de aç ama gayretkeş bir halde uçaktan adımımızı atıp da yağmur yemiş şehre düşünce, düşüp de bizi karşılayanların yollarda mahsur kaldığını ve havaalanından kolay kolay çıkamayacağımızı idrak edince Fatma bir sigara yaktı, cep telefonuyla sohbete daldı; ben çöküp bir koltuğa baktım pencerenin dışında çırpınan, zonklayan, yaşayan şehr-i İstanbul’a. Amerika’daki düzenli cetvelle çizilmiş yaşantılarımızın ardından daha ilk dakikada bir şamar gibi indi yüzüme İstanbul’un keşmekeşi, ucube güzelliği. İşte o zaman, orada öylece otururken fark ettim ilk kıskançlığı.

“Kıskançlık üç (belirlenemez) değişkenli bir denklemdir,” der Roland Barthes, Bir Aşk Söyleminden Parçalar adlı kitabında. “Her zaman üç kişiyi birden kıskanır insan: sevdiğimi ve onu seveni kıskanırım. Rakib benim de sevdiğimdir: ilgimi çeker, kafamı karıştırır, beni çağırır durur.”

Benim kıskançlığım dört boyut almış durumda. Ben yokluğumu kıskanıyorum. İstanbul’a döndüm ya bir haftalığına, bakakaldım burada bıraktığım yanıma. Burada kalsaydım yaşayabileceğim hayata, olabileceğim insana. Yokluğuma baktım da birden yokluğumu, daha doğrusu öteki yanımı öteki hayatımı kıskandığımı fark ettim. Burada kalan yanımı, gidemeyen yanımı.

 

16.10.2004

 

İzlenme : 3981
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us