Tamam kabul, özür dileriz sağımız solumuz önümüz arkamızda oturan tüm “sobe” yolculardan.
Kabul, 10 saat 40 dakikalık İstanbul-New York uçuşunu bir dakika bile susmadan gerçekleştirmiş olabiliriz, iki adet cır cır konuşan kadın, malum her kıtalararası yolcunun korkulu rüyası. Kıtalararası yolculuk edenler iki yolcu tiplemesinden ölesiye korkarlar: Bir, ağlayan bebekler. İki, geveze kadınlar. İkisinin de yanına yöresine düşmek istemezsiniz, maazallah. Zor şeydir saatlerce susmadan uğuna uğuna ağlayan bebekler ya da konuştukça açılan, habire çene çalan kadınlarla yolculuk etmek durumunda kalmak. Kabul, İstanbul-New York seferinde, başkaları uyumaya okumaya müzik dinlemeye çalışırken, sevgili Fatma Müge ile ben susmak nedir bilmemiş olabiliriz; ama doğrusu etraftaki çatık kaşları, asık suratları sadece bizim çenebazlığımızla açıklamak kabil değil. Nicedir aklımı kurcalıyordu da tebessüm meselesi, bu seyahat daha bir netleştirdi kafamdaki karşılaştırmayı. Türkiye’den Amerika’ya uçarken, sadece saatlerimizin ayarlarıyla değil, tebessümlerimizin ayarlarıyla da oynuyoruz.
Keza Amerika’dan Türkiye’ye uçarken yeniden ayar gerekiyor. İstanbul’a adım atar atmaz kasılıyor çehreler, geriliyor alınlar. Ciddi ve mesafeliyiz tanımadıklarımıza karşı. Böyle öğretildi bize. Böylesini içselleştirdik. Tebessüm kıymetli mal Türkiye’de. Kıt değerler arasında. Öyle herkese tebessüm edip de savuramayız havaya bu kıymetli değeri. Gıdım gıdım harcarız olsa olsa. Bir tutam tebessüm yakın akrabalarıma, bir tutam tebessüm çocuklarıma, hadi bilemedin bir tutam tebessüm de komşularıma. O kadar kıt ki kaynak, kalmaz yabancıya, tanımadıklarıma, yolda uçakta otobüste karşıma çıkanlara.
Amerika’da durum tam tersi. Amerika tebessüm memleketi. Sokakta yürürken, kapılardan geçerken tanıdık tanımadık herkese tebessüm eden çehreler memleketi. E-mailler iki nokta tek parantez işaretiyle bitiyor burada, her vurgunun yanında gülen bir surat. Gönderilen mektuplar yazılan notlar yuvarlak gülen suratlarla taçlandırılıyor hemen her zaman. Birisi birinden bir şey istedi mi, dileğinin talebinin yanına gülen surat çizmeyi ihmal etmiyor. Tebessümün kıt kaynak olduğu Türkiye’den gelip de tebessümün böylesine bol keseden harcandığı Amerika’da, bence her Türk’ün dudakları ve çehresi bir kültür şokundan geçiyor. Gülmeye alışkın olmayan dudaklarımız kasılıyor hafiften. Ne bu kadar az ne de bu kadar çok, ne Türkiye’deki kadar kısıtlı ne de ABD”deki kadar bol keseden gani gani ve bu kadar yüzeysel olmak durumunda tebessüm. Merak ediyorum yok mu bu işin ortası. Bir üçüncü tebessüm yolu, bir başka tebessüm kültürü yok mu?
24.10.2004