. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Üslup

“Elimi Sıkmayan Adam” başlıklı yazıma mübalağasız dört günde iki yüzden fazla e-mail almış olmalıyım. Gelen mesajların hepsine birebir cevap yazmam mümkün olmadı, affola, ama hepsini dikkatle, ilgiyle satır satır okudum.

Yazı ABD’de yaşayan Türk öğrenciler ve akademisyenler arasında da dolaşıma girince, bir tartışma da burada çıktı. ABD’deki Türklerden gelen mesajların hemen hepsi olumlu, yapıcı ve en önemlisi “dingin” idi. Bunların büyük çoğunluğu fikirlerime katıldıklarını ifade ediyor, ama en çok da böyle bir konunun işlenmiş olmasına hayret ediyordu. Arada, eski önyargılar hortlamadı değil. Belli ki gene dayanamayıp “ama siz de niye onlarla muhatap oluyorsunuz ki?” diyenler de çıktı; o bildik, tanıdık, bir-türlü-kurtulunamadık “onlar” ve “biz” ayrımını üst perdeden yineleyerek. Sonra Almanya’daki okurlardan mesajlar geldi. “Ocakta, sacda cızırdayan meseleler vardır; bunlar çıplak elle tutulmaz, kaleme alınmaz. Kadın-erkek tokalaşır mı konusuna elimizi uzatamayız, yani bu mesele ile tokalaşamayız, çok zor.” diye yazdı senelerdir Almanya’da ikamet eden okurlardan biri. Sonuna da bir hamiş ekledi: “Ama kimse uzanmazsa bu sefer de cızırdaya cızırdaya kömür olacak sacdakiler, ocaktakiler. Demek ki mesele çıplak elle uzanmamak.. tutalım, tutalım ama bir maşa ile tutalım; bir maşa lazım.”

Maşayı bilmem ama yazmak için dört şey gereklidir benim bildiğim: Kalem, kağıt, fikir ve en önemlisi, üslup. İlk üçü tamam, hani nerdeyse gani gani memlekette, ama dördüncüsü kıt kaynak, az bulunur, az rastlanır. Üsluptan yana sıkıntıda yazı da söz de. Hani eski laftır. Üslup var vezir eder insanı, üslup var rezil eder insanı. Yazmak, yazarlık, cümlelerle kelimelerle iştigal etmek üslubun kıymetine varmayı gerektirir. Yazmanın ilk koşulu: Aynı cümleyi söylemenin birden fazla yolu vardır, hangisini seçeceksin? Aynı şeyi dile getirmenin ayrı ayrı usulleri vardır. Hangisinde karar kılacaksın? Yollardan yol beğen ki akacak mecra bulasın.

Türkiye’den gelen mesajların hiç de azımsanmayacak bir kısmı geçen haftaki yazıyı bir “üslup” eleştirisi olarak okumuş ve bu düzlemde tartışmış, haklı bulmuş. Ama üslubu ve üsluba verilen önemi görmeden, anlamadan, dosdoğru konudan nem kapanların sayısı da kabarık. Bunların bir kısmı tek kelimeyle “hakaretamiz” idi. Sadece ben değil, yazımı basan kurum ve editör de hakaretlere maruz kaldı. Ve bir kez daha anladık ki incecik, saç telinden bir hudut boyu var bir yazarı “yücelterek heykelleştirerek benimsemek” ile “topyekun defterden silmek” arasında. Biz yazarlar, sanatçılar bu incecik sınır boyunda bir ip cambazı gibi titrek adımlarla gidip geliyoruz aslında. Aman, sakın, suya sabuna dokunma, tepki toplayacak meselelere uzanma, çiçeklerden, hayallerden ve gelmeyecek geleceklerden bahset, hududu çiğneme, haddini aşma. Çünkü ya çok sevilir baş tacı edilirsin, sen olmaktan çıkıncaya değin suretin; ya da partizanca reddedilir tüm eserlerin, kimliğin, ismin. Peki ya ortası? Ötesi? Ötesi, Beşir Fuat’ın dediği gibi: “Ötesi.. hiç”.

Ama işte tüm bunların yanı sıra hayli ilgimi çeken ve açıkçası beni bile iyimser kılan bir şey daha var. Kadınlardan, bilhassa muhafazakar ailelerden gelen kadınlardan aldığım mektuplardaki üslubun inceliği, derinliği, olgunluğu ve sükuneti. Karşıdakini anlamaya, kendini anlatmaya çalışanların üslubu. Benim görüşlerime katılmazken, hatta bunlara içerlerken ya da kızarken dahi saygıyı, nezaketi, diyaloğu ve kelamı unutmayanların üslubu. “Bu haftaki yazınıza hiç katılmadım; ama bilin ki eşim ve ben Pinhan’dan bu yana baki okurunuz ve duacınızız” diye biten mektuplar. Ben en çok onlara takıldım.

Eğer bir ideolojik çekişme var ise bu topraklardan çıkma kalemşörler sathında, bu zihinsel ve ruhsal bölünme temelde ne sağ ile sol, ne de damga pulu gibi üstümüze yapıştırılan “İslamcı” ile “Kemalist” yaftaları arasında. Esas fark “buyurmak ve duyurmak” için yazanlar ile “anlamaya ve anlaşılmaya yönelik” yazanlar arasında.

 

07.11.2004

 

İzlenme : 4083
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us