. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Adı Gülistan

 

ADI Gülistan’dı, yirmi sekiz yaşındaydı. Bir oğlu vardı. Ve yeni bir cana hamileydi. Yedi aylık gebe. Karnı burnunda.

Eğer eğitim düzeyi, maddi ve sosyal imkânları sınırlı bir ailede doğmak yerine, diyelim İzmir’de, Ankara’da, Adana’da ya da İstanbul’da bambaşka şartlarda doğmuş olsaydı, eğer babası okuması için sonuna kadar destek verse, ailesi ve çevresi yeteneklerini geliştirmesi için ona kol kanat gerseydi... Gencecik yaşta evlendirilmeseydi... Okuyabilseydi... Kendini geliştirebilseydi... Kendi parasını kazanabilseydi... Kimseye muhtaç olmayabilseydi... Ve onu hor gören, insan yerine koymayan, aklına estiği gibi şiddet uygulayan bir adamla değil, ona değer veren biriyle evlenseydi, bugün nerede olurdu Gülistan? Bir gül dalı gibi hayat dolu gülümser miydi?

Kaç kadın ölüyor bu ülkede?

Koca dayağı, baba dayağı, namus cinayeti, nişanlı gazabı, boşanmış eşin intikamı derken, kaç kadın, en yakınlarındaki erkeklerin elinde can veriyor, yaralanıyor, kırılıyor dal gibi? Ve daha kaç kadın korkuyla, endişeyle, cehennem hayatı yaşıyor? Gidecek bir yeri, sığınacak kapısı olmayan kaç kadın var? Kadın Sığınma Merkezleri ilk defa kurulduğunda, bu konuya alaycı bir tebessümle tepeden bakan bürokratlar oldu. “Canım ne gerek var?” diyenler oldu. Hatta ve hatta, “Evli kadının yeri kocasının yanıdır” diyerek, şiddet gören kadınları geri yollamaya kalkanlar oldu. Bu tuhaf zihniyet yüzünden bazı kadın sığınma merkezleri kapatıldı. Bugün o kadar az sığınak var ki. Eğer bir kadın, kocasından dayak yiyorsa ve baba ocağından yeterince destek görmüyorsa, ortada kalmış demektir.

Kadınlarını inciten bir ülke mi olduk biz?

Gencecik bir kadın öldü, karnında bebeğiyle. Bir değil, iki cinayet işlendi. İki can silindi yeryüzünden.

Karnı burnundaydı. Koyun otlatmaya gidemedi. Koyun otlatma kısmı bahane. O olmasa başka bir şey olurdu bu sefer. Şiddete başvuran kocalar için her şey bir bahane aslında. “Çorbanın tuzu mu eksik”, al sana dayak için bir sebep. “Komşuya oturmaya mı gittin”, dayak için bir sebep. “Çocuk mu ağladı”, dayak için bir sebep. Dolayısıyla, gazetelerimizin “Koyun otlatmaya gitmediği için canından oldu” şeklinde ibareler kullanmasında doğru olmayan bir şey var. Bir kadın öldürüldü. Koyun otlatmaya gitmediği için değil. Herhangi bir hata yaptığı için değil.

Ne zaman bırakacağız “kurbanlar”a odaklanmayı? Onların fotoğraflarını basmayı?

Ne zaman bakacağız faillere?

Kaç kadın soluyor her gün azar azar? Ne istatistikler var elimizde, ne yeterince bulgu. Tahmini konuşuyor, tahmini yazıyoruz. Çünkü ne yazık ki hâlâ dayak “cennetten çıkma”. Çünkü ne yazık ki aile içi şiddet bir çiftin “iç meselesi” sayılıyor. Çünkü ne yazık ki bir kocanın, karısına zulmetme hakkı olduğu zannediliyor. Çünkü ne yazık ki bizler de masum değiliz. Yeterince umursamıyoruz. Değiştirmek için bir şey yapmıyoruz. Bu duruma seyirci kalıyoruz.

Politikacı eşlerinin siyasetten uzak durma gayretlerini anlıyorum. Ama böyle bir mesele için adım atmazlar mı? Kadın siyasetçilerimizin Ankara’nın temposunda koşturmalarını anlıyorum. Ama bu konuya zaman ayırmazlar mı? Medyadaki kadın kalemler, akademideki kadın hocalar, edebiyat dünyasındaki kadın yazarlar, televizyon ve sinemadaki kadın oyuncular, biz bir araya gelmez miyiz hiçbir zaman?

Kaç belediye var bu konuya duyarlı?

Kaç siyasetçi var başka Gülistan’lar olmasın diye gerekli adımları atmaya hazır?

Hukukçular, akademisyenler, siyasetçiler, gazeteciler, sanatçılar... İşin tuhaf yanı, muhtemelen aramızda, dayak atılan evlerde büyüyenler var. Muhtemelen bazılarımız, babalarının annelerini dövdüğüne tanıklık ederek büyüdü. Peki onlar da mı bugün bu konuyu es geçmekte? Onlar da mı unuttu kendi çocuk yüreklerindeki yangını?

Onlar da mı bir şey yapmayacaklar Gülistan mezarında rahat uyusun diye?

 

15 Nisan 2010

 

İzlenme : 3008
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us