Her zaman toplumsal, kültürel, edebi ya da siyasi olana meyledecek değil ya kalem, bugün de ömrü hayatımın ayrılmaz birer parçası olan, sadık ve inatçı, tavizsiz ve davetsiz üç yol arkadaşıma hitap etmek istedim bir yazıda.
Nam-ı diğer Muhterem Migrenler. Muhterem Migrenler ile bundan yaklaşık altı sene evvel tanışmış olmalıyım. Ol vakte kadar namlarını duymuş; ama kendileriyle müşerref olmamıştım. Uzak, soyut, biraz da mübalağa edilmiş, şişirilmiş birer isimden ibaretti varlıkları, zaman zaman ordan buradan duydum. Sonra çıkageldiler bir akşam, geliş o geliş, bir daha da düşmediler yakamdan. Muhterem Migrenler aslında 3 kardeşler. En küçükleri Migrencan. En önemli özelliği açık sözlülüğü, hani neredeyse göz-göre-göre-gelmesi. Migrencan sürpriz filan yapmaz, çat kapı gelmez, terbiyelidir, aldığı terbiye gereği önceden haber verir geleceğini, sözünü tutar, tıpış tıpış damlar, bilirsin de geleceğini gene de inanmazsın ama. Öyle hafif, öyle uçarıdır ki uyarısı, adeta sinek vızıltısı, ince ince sızlar, usul usul yoklar, sense dikkate bile almazsın. Yakalanırsın. Kokulardan kaçar, ışıktan saklanır, mutsuzluğa kapılır beklersin ki gitsin, geldiği gibi kendiliğinden.
İkinci kardeş, ortanca kardeş, kız olan, dişil olan, Migren-e. Çevik, sokulgan ve cevval. Küçük kardeşinin aksine gelişini haber vermez hiçbir zaman. Fakat en önemli özelliği gelişinin değil gidişinin sürpriz olması. Gelir, geldi mi iyice kurulur yerleşir, mengene gibi eline geçirir başını, saatler boyu böyle kalacağını sanırsın, hap üstüne hap alırsın, ışıktan kaçar kusacağını sanırsın, ama işte aniden, hani bu burada uzun süre kalır herhalde dediğin, umudu yitirdiğin anda bir de bakmışsın ki sıkılmış gevşetmiş ellerini. Çekmiş gitmiş. Üçüncü kardeş, en büyükleri, benim favorim Muhterem Migren. Yaşça cüssece cisimce katbekat büyük kardeşlerinden. Önden ulaklarını gönderir, kendisi en az bir saat arkadan gelir. Haber yollar varacağı yerlere, söyleyin geliyorum. Beklersin, gelişini durdurmak için önlemler alır, baş ağrısı haplarını hazırda tutarsın. Kendi kendine yöntemler geliştirir, buz torbalarını hazırlar, naneli merhem koklar, başını saklarsın, kâr etmez. Kardeşlerine söken çareler Muhterem Migrene sökmez.
Kapımı çalan Migren Migrencan ile Migren-e olduğu müddetçe teselli sunabilirim kendime ve migrenden muzdarip kim varsa çevremde. Öyle ya, sanatçı hastalığı hani, halesi var etrafında, üstelik yalnız kalmana da yarar yalnız kalmak istediğin anlarda. Dilersen migren krizlerini varoluşsal duraklara, duraklama anlarına çevirebilir, kendine çekilir düşünürsün böyle zamanlarda. İçine bakarsın. Beden denilen dehlizin nasıl olup da böyle ızdırap sunabileceğini merak edersin kendi kendine düşman kesilmişçesine. Beyninin içinden geçenleri merak edersin, ağrının sebebi fikirlerinmişçesine. Renkler kayar, kokular keskinleşir, algıların değişir ve düşündürtür seni migren kardeşlerden ikisi, bedeni ve ruhu ayrı ayrı algılamayı öğretir. Ama işte Muhterem Migren ise eğer gelen, o zaman ne tahayyül ne felsefe, ne sanatçılık halleri ne yaratıcılığın vecd halleri. Muhterem Migren bir ucube sadece istediklerine görünen.
14.11.2004