. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Kadınlar, Kürtler ve meseleler

 

BENİM işim yazarlık. Sevdam kelimelerle. Ancak bazen öyle kelimelere rastlıyorum ki irkilmeden edemiyorum. Harf öbeklerinden ziyade, bunların cümle içinde kullanılış biçimi dikkatimi çekiyor. Her şey de dilde başlar. Husumet de muhabbet de. Kavramların çağrışımları var ve bunlar tarafsız şeyler değil. Eğer yapıcı, barışçıl ve çözüme yönelik bir dille konuşmak ve yazmak istiyorsak, nüanslara dikkat etmek gerek. Mesela şu “Kürt meselesi” lafı... Kullanmamalı bu sözü. Zira sanki Kürtler problemliymiş, başlı başına bir meseleymiş gibi bir algı ortaya çıkıyor. İnsanoğlu diliyle yaralıyor. Bilerek ya da bilmeden. Masum değil kelimeler. Başkalarını kırmayan, kimseyi incitmeyen ve rencide etmeyen bir şekilde konuşabilmek lazım.

Ve incitmekten söz etmişken... Türkiye’de yaşayan tüm kadınları inciten bir haber düştü bugün gazetelere. Önümde açık sayfa, hayret içinde ikinci kez okuyorum. Bir yerde bir hata yapıldığına, basit bir dil sürçmesi yahut yanlış anlaşılma olduğuna inanmak istiyorum. Ama haber son derece sarih. Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı, Kürt sorununun çözümü için ilginç bir öneride bulunmuş.

Bu köşeyi yakından takip edenler bilir. Genellikle sevdiğim yahut önemsediğim konularda yazıyor, meseleleri kişisel düzeye çekmemeye kendimce özen gösteriyorum. Ele aldığım konuları daha ziyade düşünsel boyutta tutmayı, isimler üzerine odaklanmamayı tercih ediyorum ki, kimseyi incitmeyeyim. Ancak Halil Bey’in sözleri o kadar kırıcı ki, bir kadın olarak, bir anne olarak, bir eş olarak, bir yazar olarak sessiz kalmam mümkün değil.

Önce olumludan başlayalım... Halil Bey’in dikkat çektiği önemli bir nokta var. Türklerin ve Kürtlerin arasında aşk, muhabbet ve evlilik yeşerdiği takdirde iki halkın daha çok yakınlaşacağına, barışın sağlanacağına inanıyor. “Hısımlık, hasımlığı ortadan kaldırır” diyor. Güzel söz. Bu zaten yüzyıllardır olan bir şey ve ben de yürekten inanıyorum ki farklı etnik kökenlerden gelen insanların ortak bir yuva kurması, birbirlerini ve birbirlerinin kültürlerini sevmeyi öğrenmesi, çocuklarını beraberce yetiştirmesi uzun vadede barışa katkıda bulunabilir. Lakin...

Halil Bey’in bahsettiği bir başka konu var ki yenir yutulur gibi değil: İkinci eş almak! Evli erkeklerin metres tutmak yerine, ikinci karılarını Doğu’dan aldıkları takdirde Türkiye’de huzur sağlanabileceğini söylüyor. Ve işte burada ip kopuyor.

Bir mutsuzluğu bir başka mutsuzlukla çözebilir misiniz? Yaralı bir parmağı bir başka parmağınızı daha yaralayarak mı tedavi edersiniz? Kadınlarını mutsuz eden, ikinci sınıf vatandaş gibi gören bir toplum hangi konuda ilerleyebilir? İkinci eş formülü kadınların ve kız çocuklarının mutluğunu, iyiliğini, arzularını ve hayallerini zerre kadar önemsememek, her şeyin erkekler etrafında döndüğünü zannetmek demektir.

Türkiye’de kaç kadın eziliyor? Kaç kadın şiddete ve haksızlığa uğruyor; kimselere anlatamadığı bir ruhsal ve toplumsal sıkışmışlık içinde yaşıyor? Sahi kaç çocuk kalabalık ailelerde babaları tarafından yeterince ilgi görmeden ezik ve boynu bükük büyüyor? Töre cinayetlerine kurban giden kaç kadın gömülü şu anda toprağa? Rahmetli Halide Edip Adıvar‘ın anılarına bir bakın, nasıl da buruk anlatır iki eşli bir evde büyüyen bir çocuk olmanın ezikliğini.

Halil Bey Türkiye’de çok eşliliğin bir toplumsal olgu olduğunu, kabul edilmesi gerektiğini söylemiş. Biz kadınlar böyle bir olguyu kabul etmiyoruz! Bu yüzyılda, dünyanın geldiği bu noktada çözümü demokraside, insanca bir düzende aramak varken, nüfusun yarısı olan kadınları ezerek ve adeta eşya gibi görerek bir yerlere ulaşılabileceğine inanmıyoruz. Türkiye’de yaşayan bizler, yani Türk ve Kürt kadınları, çokeşliliği tasvip etmiyoruz.

İnanıyorum ki günün birinde Kürtler ve Türkler barış ve huzur içinde yaşayacaklar. Bu toplumun mayasında bu ahenk var. Ama o gün geldiğinde bile bizim bir başka temel problemimiz olacak, henüz çözemediğimiz bir yara: Cinsiyetçilik.

 

01 Temmuz 2010

 

İzlenme : 2643
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us