. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Bu bir U2 yazısıdır!

 

U2’nun müziği ile tanışmam üniversite yıllarıma uzanır. Gerçi The Joshua Tree albümünden With or Without You ve I Still Haven’t Found What I’m Looking For şarkıları beni kalbimden fena halde yakalamıştı. Ama benim için esas dönüm noktası 1991 senesi oldu. Achtung Baby yeni çıkmış. Daha karanlık, damardan, cesur bir hava var tüm albümde. Evde, yolda, kantinlerde sürekli ONE dinliyorum. Deli gibi, döne döne. Sarmallar halinde kavrıyor ritmi ama en çok da lirikleri.

“Araf” romanında anlattığım Ömer karakteri, sevdiği her şarkıyı üst üste onlarca, bazen yüzlerce kez dinleyebilen bir tuhaf adamdır. O tipleme biraz da benim aslında. Öyle dinlerim sevdiğim müzikleri. Takılmış plak gibi. Bir değil, bin kez defalarca çalabilirim, hiçbir “tekrar” aynı değildir. Her yeni çalışta yeni bir şey yakalarsın. Sana bunu yaptıran müzikle aranda bir sır vardır. Kimseye anlatamazsın.

İşte o dönem ben de aynen öyle dinliyorum ONE şarkısını. Bono her ne kadar daha sonra sözleri yazarken iki Almanya’nın yeniden birleşmesinden etkilendiğini söylese de, insanlığın pek çok haline uyan bir parçadır bu. Grubun seyrü seferinde önemli bir kırılma noktasıdır. Sanat ve siyasetin muazzam bir sentezidir. Hepimiz “Bir”iz ama hepimiz aynı değiliz. Birbirimizi taşıyoruz, taşıyoruz...

Zaman içinde U2’ya olan sevgim ve düşkünlüğüm zikzaklar çizdi. Kimi albümlerini kimilerinden daha çok sevdim, daha fazla dinledim. Kimi kampanyalarını isabetli, kimi tavırlarını gönlüme uzak buldum. Ama seneler içinde U2’ya olan ilgim hiç azalmadı. Dakika başı yeni grupların, her dem yeni sound’ların çıktığı bir ortamda onlar kalıcı olmayı başarmakla kalmadılar. Aynı zamanda sosyal sorumluluk, insan hakları, eşitlik ve evrensel adalet gibi konularda tutarlı bir duyarlılık gösterdiler. Bu yanlarını hep sevdim, önemsedim.

360 konserleri grubun seyir defterinde yepyeni bir sayfa açtı. Bu sayfanın Londra konseri ayağını izledim. Ve o konserden ağzımda buruk bir tat kaldı. Alıştığı suların rahatlığında yüzen bir U2 gördüm orada. Kendini yenileme, hatta anlatma gereği dahi duymayan. Mesafeli.

Ne var ki İstanbul konserinde gördüğüm U2 çok daha başkaydı. İstanbul konseri Londra konserinden bence on kat iyiydi. Bu sefer seyirciyle diyalog kuran, anlamaya ve anlatmaya çalışan bir U2 vardı karşımızda. Eski sevdam alevlendi.

Güzeldi konser. U2 İstanbul’a, İstanbul U2’ya pek yakıştı.

Peki biz onlara nasıl göründük acaba? Konser hakkında çok şey yazıldı ama bu soru nedense pek akıllara gelmedi. Bir an için devasa bir göz olup sahnenin üzerine yerleştiğinizi farz edin. Kocaman, modern, muazzam bir stat göreceksiniz. Ve on binlerce insan. Genci, orta yaşlısı, kadını, erkeği, pırıl pırıl, heyecanlı. Burası Müslüman dünyanın incisi Türkiye. Hiçbir yere benzemeyen. Nevi şahsına münhasır. Bir an için kendinizi Bono- ’nun yerine koyun şimdi. O 360 derece kameradan bakın etrafa. Ne göreceksiniz? Referandum öncesi gerilmiş bir ortam!

Birbirini kolayca yaftalayan, uzaktan damgalayan, kavramsal kamplara bölen, kendine yakın bulmadığı isimleri anında çizen reflekslerden uzak durmak zorundayız. Ben bu referandumda ne oy vereceğimi bilerek açıklamadım. Etraftaki gerginliği ve tahammülsüzlüğü gördükçe doğrusu içimden oy kullanmak bile gelmiyor bazen. İster “evet” deyin bu referandumda, ister “hayır” ama ne olur bir tek şeyi unutmayın! Sadece “evet” diyenlerden müteşekkil bir toplum da, sadece “hayır” diyenlerden müteşekkil bir toplum da benzer biçimde tek renkli, tek sesli ve boğucudur. Aynılıktan beslenen her sistem eninde sonunda tahakküme kayar. İnsanoğlu insan olabilmek için, yani olgunlaşabilmek için, kendine benzemeyene muhtaçtır. Demokrasi, demokrasi olabilmek için çok sesliliğe muhtaçtır.

Öyleyse, bu referandumda “hayır” diyenlerin “evet” diyenlere, “evet” diyenlerin de “hayır” diyenlere ihtiyacı var. Mademki insanız. Mademki bu bir demokrasidir. Mademki hepimiz “Bir”iz ama hepimiz aynı değiliz. Birbirimizi taşıyoruz, taşıyoruz...

 

09 Eylül 2010

 

İzlenme : 3655
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us