. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Kadınlık sınavından geçer not almak

 

Simone de Beauvoir’ın kulakları çınlasın. İnsan kadın doğmuyor, kadın oluyor. Kadınlık denilen o karmaşık kimlik sonradan öğreniliyor, zamanla ediniliyor. Sosyalleştikçe, büyüdükçe, aileden ve yakın çevreden ve toplumun genelinden gördükçe... Ben oldum olası bu konuda fena halde tökezlerim. Derslerimi geçemem, çakarım. Her dönem bütünlemeye kalırım; sonra çalışır, didinir, son anda okuldan atılmanın kıyısından döner, nihayet sınıfımı geçerim. İte kaka. Bunala bunala. Kısacası bu kadınlık dersinde habire ikmale kalan beter bir öğrenci gibiyim.

Bilmiyorum çünkü. Sonradan öğrendim hep. Gecikmeli. Geriden. Rötar yapmış bir tren gibiyim. Kadınlık kültürü önden gidiyor, Afgan tazısı hızında; bense geriden koşturuyorum, hantal bir kaplumbağa ayarında. Yetişemiyorum haliyle. Ne kadar acele edersem edeyim kapanmıyor aradaki mesafe.

Alışmamışım çünkü. Yaşıtım kız çocukları ekseriya düzenli, oturmuş ve geniş bir aile ortamında büyürken; ablalarından-teyzelerinden-yengelerinden-yeğenlerinden ve annelerinden nice şeyi öğrenirken, ben biraz daha yalnız ve yabani ve göçebe büyüdüm. Kadınlık kodlarını dışarıdan, sonradan, uzaktan; yani başkalarını gözlemleyerek, seyrederek, inceleyerek; yani aradaki açığı kapatmaya gayret ederek hatmettim. Dolayısıyla ne yaparsam yapayım ortada bir kopukluk var ki kapanmıyor. Bir yabancılaşma hissi ki bırakmıyor peşimi. Kadınların gayet iyi yaptığı birçok şeyi elime yüzüme bulaştırıyorum mesela: “Kız kıza” düzenli aralıklarla buluşup dedikodu yapmak, hemcinsine içini tamamen açmak; kuaförünle senli benli olmak; manikürsüz dolaşmamak; alışveriş yapmaktan keyif almak; telefonda uzun uzun kız arkadaşlarınla sohbet etmek, her konuda keyifle dertleşmek yahut beraber pilates/yoga/spor yapmak, hamama/saunaya/detoksa gitmek... Zaman zaman denediğim oluyor bunlardan bir iki tanesini. Vejetaryen biri döner yemeyi denediğinde ne kadar başarılı oluyorsa ben de o kadar kotarıyorum işte.

Yazarken de zira kendimi kadından ziyade erkek gibi hissediyorum. Anlattığım karakterlerin ruh hallerine bürüne bürüne bazen çoğul cinsiyetli, bazen cinsiyetsiz oluyorum. Ama kadınlık kültürüyle son derece yakından ilgiliyim. Bir uzaylı nasıl gayret ederse indiği gezegenin alışkanlıklarını anlamaya ve kodlarını çözmeye, ben de benzer bir gayretkeşlikle çabalıyorum kadınlığın sırlarını keşfetmeye. Mutfak kültürü, sözlü kültür, ninniler, efsaneler, hikâyeler, masallarla örülü devasa ve zengin bir kadınlık birikimi var ki, yakından ilgiliyim. Nineleri, teyzeleri, velhasıl gittiğim her yerde kadınları dinlemeyi seviyorum. Kötü bir öğrenci olsam da, iyi bir dinleyiciyim.

Alışveriş yapmak bir sanat. Bütün incelikleri, ayrıntılarıyla... Öteden beri bu sanatı layıkıyla icra eden hemcinslerime şapka çıkarırım. Ne nereden alınır, nasıl pazarlık yapılır, büyük markaların sezon indirimlerinden nasıl yararlanılır, senenin hangi ayında daha akıllıca ürünler alınır... Bilmediğim kocaman bir literatür var orada, farkındayım. Sallapati ve biraz da “dağınık” giyinen, hayatında tesadüfe yer veren, “şık” olmadan “estetik” olabilen insanların yanında galiba kendimi daha rahat hissediyorum. Makyajı bol, parfümü yoğun, lüks ve parıltılı kokteyllerde, şıkıdım davetlerde her an bir pot kırmaktan korkuyorum. Asosyal damarım kabarıyor. Böyle durumlarda bir masanın altına girip bütün aksam ayakları seyredebilir ya da bir tuvalete saklanıp girip çıkanların konuşmalarını dinleyebilirim.

Benim için alışveriş yapmak, bol bol kitap, yüzük (sadece gümüş), oyuncak (çocuklara) ve gereksiz miktarda kalem, defter, kokulu silgi, kalemtıraş, kırtasiye malzemesi (kendime) almaktan ibaret. Peki hiç mi kıyafet, çanta, ayakkabı almıyorum? Alıyorum, ama şöyle:

Sabah evden bir şey giyerek çıkarım, o anki zevkime göre. Oturur bir kafede roman yazarım. Hikâyenin hangi bölümünü yazıyorsam ona göre ruh halim değişir. Daha neşeli, daha kasvetli, daha sinik ya da daha uyumlu bir insana dönüşürüm. Duruma göre giydiğim kıyafet içinde sıkılır, bunalırım. Afakanlar basmaya baslar. Yazmayı bırakır, gelişigüzel bir mağazaya dalar, büyük bir sabırsızlık ve telaş içinde kendimi daha iyi hissetmemi sağlayacağını umduğum bir şey seçer, param yeter alabilirsem onu alır ve onu giyerek oradan çıkarım. Haliyle ben kimi sabahlar evden başka bir şey giyerek çıkar, akşam üzerimde farklı bir gömlekle eve dönüş yaparım. Bunun dışında alışveriş yapmak nedir bilmem. Bir tam günü buna ayırmak, saatlerce mağaza mağaza dolaşmak, kıyafetleri ve fiyatları karşılaştırmak, “bilinçli tüketici” olmak, anlıyorum ki kişiliğimin sınırları dahilinde işler değil.

Olsun varsın, İstanbul dünyanın alışveriş merkezlerinden biri oldu ya. Şehrim adına seviniyorum.

 

14 Kasım 2010

 

İzlenme : 3707
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us