Amerika’nın önde gelen radyo kanallarından ve eleştirel sesiyle namdar NPR Radyosu’ndan iki gazeteci ile beraber geldik İstanbul’a.
Amaçları bir yazarın gözünden İstanbul’u anlatmak, aktarmak, yaşatmak dinleyicilerine. Ben de onlara soyut ve kallavi bir tarihi değil, somut ve küçük olanı anlatmayı yeğledim. Devasa genellemeler, tarihsel çerçeveler ya da ideolojik çıkarsamalar yerine tek, ufak, hem sıradan hem sıradışı bir sokağın hikayesini anlatmayı. Çünkü ancak sokaklarıyla kavranabilir bu şehr-i şehir. İstanbul’un tek bir sokağının tarihçesi bu memleketin ve devlerin geçirdiği nice dönüşümlere ışık tutabilir. Yerelden çıkarak bütünü okumak da mümkündür bazen. Resmi tarih anlatısının bize bellettiğinin aksine, insanı anlayamayan, sıradan addedilenlerin hikayelerini algılayamayan, yazamayan bir tarih anlatısı kaskatı bir mengeneden ibarettir başımıza ufkumuza geçirilmeye çalışılan. Sokakları hikaye yuvasıdır İstanbul’un, hele ki bu sokak, İstanbul’a seneler seneler evvel ilk defa geldiğimde yerleşmeyi seçtiğim, yerleşebileceğimi sandığım Kazancı Yokuşu ise...
Kazancı Yokuşu’nda yürüyoruz bir aşağı bir yukarı, konuşa konuşa insanlarla, her telden her demden. Yokuşun tepesindeki berber, bakkal, manav, ortasındaki elektrikçi, dibindeki terzi, kahvehanesinde domino oynayanlar, antika dükkanlarındaki satıcılar, pide evindeki aşçı... Kimi Kürt, kimi Alevi, kimi vaktiyle gelmiş Yugoslavya’dan, kimi kadın, kimi erkek, kimi muhafazakar, kimi soldan... Yokuşun tarihçesinde keskin dönüşümler var tıpkı memleketin dönüşümleri gibi. Vaktiyle bu sokakta ağırlıklı olarak gayrimüslimler yaşarmış. Sonra gidivermişler, öyle birer birer değil topluca, göç eden kuş sürüleri gibi. Gidenlerin izleri kalmış geride ve bir de onları hatırlayanların hafızalarında. Amerikalı gazeteci soruyor: ‘Peki niye? Neden gitmişler?’ Sokağın fertleri ağız birliği etmişçesine ‘6 Eylül 1955’ten bahsediyor. Azınlıkların mallarının yağmalandığı, dükkanlarının taşlandığı, gözlerinin korkutulduğu o meşum ayaklanmanın günü. ‘Bu sokaktan aşağı mallar yuvarlandı öfkeyle, kaşar peynirleri, top kumaşlar, azınlıkların dükkanlarından çıkartılanlar. Ondan sonra gittiler.’ diyorlar. Fakat hemen ardından birçok Kazancı sakini hemen ekleme gereği duyuyor: ‘Biz yapmadık, bu olayın failleri uzaktan geldi. Gerçek İstanbullu yapar mı böyle şey? Rum komşumuz, Ermeni komşumuz, Yahudi komşumuz ile hiçbir sorunumuz yoktu bizim. Komşu idik...
26.12.2004