. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Töre

 

YER İstanbul. Büyük, hareketli, eşi benzeri olmayan şehir. Hiç dinmeyen bir akış, kanıksadığımız bir karmaşa. Semtlerden Fatih. Televizyonlarda, radyolarda, gazetelerde kısacık bir haber. Gencecik iki insan öldürüldü. Farklı dinlerden geldikleri halde birbirlerini sevmeye cüret ettikleri için. Âşık olup, evlenip bir yuva kurmaya kalktıkları için. Birlikte bir dünya yaratabileceklerine inandıkları, beraber bir hayal kurdukları için. Aşk, çok görüldü onlara. Mutluluk, çok görüldü.
Batmanlı kuyumcu Müslüman Zekeriya ile Ermeni eşi eczacı kalfası Soney yakışmışlardı birbirlerine. Nice zorluğu göze alarak sevenlerdendi onlar. Rüzgâra karşı. Akıntıya karşı. Aileler karşı çıkmıştı bu evliliğe. İtiraz etmiş, vazgeçirmeye çalışmıştı. Nafile. Gençler daha da kenetlenmiş, gizlice evlenmişlerdi. Sonrası... Pusu. Barışıp helalleşmeye geldiklerini sanırken aslında pusuya düşürüldüler.
Bu ne ilk, ne son. Türkiye´de hemen her ay birkaç töre cinayeti haberi basına yansıyor. İsimler, resimler, hikâyeler farklı ama hepsinde ortak bir özellik var: Gençlerin en yakınlarındaki insanlardan gördükleri tahammülsüzlük. Adına "töre" deyip orada bırakıyoruz. Konuşuyor ama analiz etmiyoruz. Üzülüyor ama çözüme yönelik adımlar atmıyoruz. Sonra kapanıyor bir dosya daha, unutuluyor. Ta ki yeni bir hadiseye kadar.
Oysa bildiklerimiz meselenin sadece konuşulan, duyulan boyutu. Ya bilinmeyenler? Türkiye´nin Doğu´sundan Batı´sına bugün "töre cinayeti" adı altında nice sarsıcı vaka yaşanmakta. Meselenin temellerini geniş çapta analiz etmemiz için illa da cinayet boyutuna taşınması mı gerek? Zekeriya ile Soney´in trajik hikâyeleri bir yanıyla son derece sıradışı. Ama bir yanıyla da tekrar tekrar yaşanan bir zincirin halkası. Gene de biz, hepimiz, her hadiseyi münferit bir olay gibi görüp birkaç gün konuştuktan sonra bir kenara bırakıyoruz.
Şu temel soruyu kendi kendimize sormuyoruz: "Tüm bunlar neden oluyor? Gelecek kuşakların benzer acılar yaşamamaları için ne yapmalı? Şu anda, şimdi. Gazeteciler, doktorlar, siyasetçiler, yazarlar, sanatçılar, biz ne yapabiliriz?" Zira şu haliyle töre cinayetlerine gösterdiğimiz ilgi eften püften, taşıdığımız duyarlılık bir sabun köpüğü. Öylesine geçici, zayıf, yapmacık. Şimdi var, yarın yok. Uzaktan "cık cık"larla, "vah vah yazık"larla, geç kalınmış "eyvah"larla daha uzun süre çözemeyiz biz bu sorunu.
Peki daha kaç gencimiz, kendi ailesinin şiddetine hedef olacak? En yakınlarının? Daha kaç cinayet işlenince bizler bu konuda kolektif bir bilinç, ortak bir duyarlılık gösterebileceğiz?
"Töre" kelimesinde gereksiz bir ağırlık var. Hantal, kallavi, durağan. Sanki bir heyula damga. Kilitli bir kapı. Açılmıyor. Çıkmaz sokak. Ötesine geçilmiyor. "Töre" dendi mi susuyor, fazlasını kurcalamıyoruz. Halbuki töreler insanlar için var. İnsanların mutluluğu, muhabbeti, iyiliği, düzeni, selameti için. Bunlara uymayan töreleri sorgulama ve silkeleme zamanı gelmedi mi?
Camilerde verilen hutbelerde, Meclis kürsüsünde, üniversite kampuslarında, gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında, kolektif ve içten bir çabayla bu zihniyeti aşmalı. Artık çoktan zamanı. Her köhne kalıp gibi insana kıyan töreler de değişebilir, değişir.

 

16 Aralık 2010

 

İzlenme : 2707
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us