. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Gençliğe ağıt

Toplumsal ve kültürel dokumuzun başucu lügatinde “Gençlik” maddesinin üç ayrı karşılığı var üç ayrı durumda kullanılmak üzere hazır bekletilen. Kadınlar için ayrı, erkekler için ayrı ve bir de topluluklar için ayrı manalarda kullanılır “gençlik”. Aynı kelime kabuk ve anlam değiştirir bir kapıdan girip bir başka kapıdan çıkarken. Sonuncusundan başlayalım.

Topluluklar ya da gruplar için kullanıldığında “gençlik” her şeyden evvel bir potansiyele gönderme, dönüşmeye hazır, dönüştürmeye namzet bir soyutlama olarak çıkar karşımıza. Çocukluk ile olgunluk arasına sıkıştırılmış bir safha, alabildiğine muğlak ve uçarı ama bir o kadar da gelecek, umut ve yenilik vaad eden. Kökleri ta Jön Türkler-Genç Türkler oluşumuna kadar giden bir kullanım bu. Kuşak kuşak hatmettiğimiz Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nden, daha yakın zamanlarda sıkça duyduğumuz ve Avrupa Birliği sürecinde giderek billurlaşan “genç ve dinamik toplum Türkiye” sloganlarına kadar uzanan. Genç bir toplumdur Türk toplumu ve bu bağlamda gençlik kelimesi dinamik, dönüşüme hazır, şekil almış ama kireç tutmamış manalarına gelir. Türkiye’de genç olmak o kadar da makbul bir şey değildir eğer tek başınıza genç iseniz. Yok eğer genç bir topluluğun içinde eriyorsa bireyselliğiniz, o zaman olumlu bir hâl alır gençlik.

Erkekler için kullanıldığında biraz daha farklı bir şekle bürünür “gençlik” kelimesi. Erkek genç addediliyorsa çıraklık-kalfalık-ustalık üçlemesinin erkence bir ayağında demlenmektedir demektir. Daha dinlemesi gereken nasihatleri, yemesi gereken kırk fırın kadar ekmeği, yapması gereken bir askerlik görevi filan vardır. O basamakları çıktıkça delikanlılıktan aile babalığına doğru ilerler adım adım. Geçiş bir süreklilik taşır. İstisnai durumlar hariç gençlikten yaşlılığa pat diye geçmez bu memlekette erkekler. Bir süreç işidir yaş ve yaşlanmak erkekler söz konusu olduğunda.

Kadınlar için kullanıldığında ise süreçten ziyade kategorilerdir belirleyici olan. Sürekliliklerden ziyade kopuşlar... Bu memlekette erkeklerin aksine kadınlar bir kategoriden bir kategoriye geçiverirler. Geçiverirler dedimse ne “ilerlemek” anlamında ne de “kayıvermek”. Geçiş yapmaktan ziyade atlarlar. Ciritle sıçrarlar! Bir günde “gençkızlık”tan “evli barklı kadın”lık aşamasına, “annelik”ten “anneannelik”e, “eş”likten “dul”luğa zıplayıverirler. Kadınlar ellerinde yaş sopaları bir bakarsın bir yarışma kategorisinden çıkıvermiş bir başkasına geçivermişler. Girdikleri her kategoride kuralları değişir oyunun. Onlar da silbaştan yaratırlar kendilerine, gereklilikler uyarınca. Türkiye’de kadınların ara yaşı yoktur. Ya gençtirler ya yaşlı. Ya gençkızdırlar ya anne. Orta yaşı yaşamadan kategori atlar kadınlar. Kategorileriyle beraber statüleri de değişir. Toplum saygısını yaşlı kadınlara saklar, genç kadınlardan sakınır. Bu yüzden işte bu yüzden bu memlekette bir an önce yaşlanır kadınlar. Vaktinden evvel, haddinden fazla yaşlanırlar. Adım adım değil tıknefes koşa koşa. Damla damla değil taşarcasına.

Eğer kol gücü el emeği üzerine değil de entelektüel, sanatsal, zihinsel dallarda konumlanmışsa kimliğiniz, yaş deyip de geçmeyiniz. Yaş meselesi ciddi meseledir temcit pilavı gibi karşınıza çıktıkça çıkan. Edebiyatın ve sanatın, siyasetin ve akademinin “babalar”ı vardır, sözleri dinlenilen, köşe başlarına yerleştirilen. Onlar salt görüşlerinden ya da yapıtlarından ötürü değil yaşlarından ötürü de itibar görürler. Yükselmek yaşlanmak ile el ele gider. Parası olmayana kız, yaşı olmayana itibar vermezler bu memlekette. Üstüne üstelik “yaş” kıt kaynaklar arasındadır sanat çevrelerinde. Öyle herkes gani gani nasiplenemez bu kisveden. Kaç kitap yazınca insan genç yazar olmaktan çıkar? Beni de hayli yakından ilgilendiren bu tanımlamanın dergilerde, gazetelerde, yıl sonu değerlendirmelerinde nasıl kullanıldığına bakıyorum da, baktıkça kaçasım geliyor. Sahi insan acaba kaç yaşına gelince değişir ona yapıştırılan sıfatlamalar? Eleştirmenler yazarlardan daha tutucu ise, bir kez kullandıkları bir sıfata ilelebed yapışıp kalıyorlarsa bu durumda yazar ne yapabilir? Nerede nasıl hareket alanı bulabilir? Gençlik nitelemesi kişinin ürettikleriyle mi ölçülür, yazdıklarının kalitesiyle mesela, yoksa ona bakanların kafalarındaki kategorilerle mi? Diyelim bir şair ellisinden sonra çıkarmış ilk kitabını, ona “genç” şair denmez ama otuzlarında sekizinci kitabını çıkaran şair “genç” şairdir bu topraklarda. Ürettiklerinizin yaptıklarınızın kalitesi sürekli gölgede kalır yaş ağacınızın yanıbaşında. Gençlik bir cezadır. Bir cefadır. Bir an evvel kurtulunması gereken bir safha, silkelenmesi gereken bir toz katmanıdır.

Genç topluluk olmak iyi, genç erkek olmak ehven-i şer, genç kadın olmak ise maazallah talihsizliktir ışıltılı kisvesinin altında tortu tortu kireç tutan sanat, edebiyat ve akademi çevrelerinde...

 

02.01.2005

 

İzlenme : 3167
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us