. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Kelamın ağırlığı

 

Önümde gazete sayfaları, internet ekranı, Defne Joy Foster’ın resmine bakıyorum. Kendisini şahsen tanımazdım, bu benim kaybım. Ama hemen herkes gibi ben de o muazzam ve bitimsiz enerjisine, candan ve doğal girişkenliğine, hep sempatiyle bakardım; hem sempati hem hayranlıkla. Ekranlarda onu görmek güzeldi. İyi gelirdi insana. Ferah bir meltem gibi, kıpır kıpır, mütebessim. Hani “ona bir renk atfet” deseniz, “Şöyle çarpıcı bir turkuaz veya kırmızının en derin, dalgalı hali” derim. Öylesine iz bırakan, hatırda kalan, göz alan. Genç yaşta ani vefatı tüm Türkiye’yi sarstı, üzdü. Birçok evde şok etkisi yarattı. Hepimiz dua ettik onun ruhu için ama şüphesiz ki ateş gene düştüğü yeri yaktı.
Ailesine, dostlarına, eşine ve geride bıraktığı yavruya sabır, metanet ve yürek huzuru dilemekten başka bir şey gelmiyor elden. Tüm sevenlerinin başı sağolsun.
Rahmetlinin ardından yazıp çizilenlere, ekranlarda sarf edilen bazı sözlere, ortalıkta konuşulanlara takılmadan edemiyorum. Gayet mahrem olması gereken ve kamuoyunu bence hiç ilgilendirmeyen anlar, anılar kolaylıkla dillendiriliyor, kurcalanıyor. Sahi bunu yapmaya hakkımız var mı? Bir de “alkol tüketimi”, “uyuşturucu kullanımı” laflarıdır dolaşıyor. Sanki Defne Joy Foster’ın yaptığı bir hatadan, adeta “yaşam tarzından dolayı”, ya da “çevresinden” dolayı böyle bir trajediye yakalanmış olabileceği yolunda bir algı, bir ima hissediliyor. Evet, ortada bir gaflet var. Ama biziz gaflet içinde olan.

YARATICI ÖNYARGI
Halbuki bu tarz iddialar ortaya atıldığında ne bir otopsi raporu vardı, ne de bu yönde en ufak bir delil. Nitekim ben bu yazıyı yazdığım esnada açıklanan otopsi raporunda da “Bu yönde hiçbir bulguya rastlanmadı” denildi. Öyleyse nereden çıktı uyuşturucu lafları? Bunları üreten bizim kendi önyargılarımız değil mi?
Bir insanın şov dünyasında olması demek otomatik olarak onun uyuşturucuya, aşırı alkole, gece hayatına meyyal olduğu anlamına mı geliyor? Üstelik ne kadar rahat yorum yapıyoruz hiç tanımadığımız insanlar, hiç bilmediğimiz hayatlar hakkında? Biz bu yorumları yaparken ve yazarken, kelimelerimizle, zanlarımızla, zihinlerimizle birilerini incitebileceğimiz hiç aklımıza gelmiyor. Kelamın bir ağırlığı olduğunu düşünmüyoruz çünkü. Konuşmak, dedikodu yapmak, ileri geri senaryolar yazmak doğal ve kolay geliyor.
İnanıyorum ki ağzımızdan çıkan her kelimenin bu âlemde bir ağırlığı var. Bilhassa başkalarını zan altında bırakan sözlerimizin. Anında buharlaşmıyor heceler. Uçup gitmiyorlar. Duruyorlar kâinatın depolarında. Ve biz bilsek de bilmesek de yansıyorlar yeniden, bir yankı gibi, geri geliyorlar. Boşuna değil, Hazreti Pir’in bu dünyayı bir dağın yamacında durup haykırmaya benzetmesi. Mevlânâ’ya göre her ne laf edersek, her ne çirkin ithamda bulunursak bir başka can hakkında, nasıl ki bir dağın yamacında durup haykırdığımızda sesimiz bize geri gelirse, aynen o şekilde bize yansıyacaktır. Sorgulamamız gereken, Defne Joy Foster’ın hayat tarzı yahut arkadaş çevresi değil, bizzat kendi fikir kalıplarımız ve önyargılarımız.
Vaktiyle Mevlevi bir dostum vardı. Ne vakit sofrasına buyur etse dostlarını –ki her kafadan, her görüşten, her demden ama gönlü birbirine yakın ve hemhal insanlar onun dostlarıydı, ruhdaşlarıydı-, kendisi bir damla içki içmediği halde, alkol alan misafirlerini düşünerek masada bir şişe şarap tutardı. (Hatta bu sebepten dolayı mahalle bakkalı onun içki içtiğini sanırdı.) İsteyen içer isteyen içmez, kimse kimseye tepeden bakmazdı. Sohbetler içten, tebessümler candan ve kibir o meclise uzaktı.
Seneler içinde ne yazık ki çok aradım bu gönül zenginliğini ve çok bunaldım iki tarafın da önyargılarına defalarca tanıklık etmekten. Kimi muhafazakâr ortamlarda, içki içen herkesin bir kalemde “kendini bilmez” yahut “raydan çıkmış” addedildiğini gördükçe üzüldüm. Öte yandan bazı “ilerici, laik ya da liberal” çevrelerde de içkiden sakınan insanlara “ilkel” ya da “gerici” gözüyla bakıldığını hissettikçe bir burukluk oldu bende. Doğrusu içimden hep şunu yapmak geldi. Birincilerin yanında bir kadeh içip ikincilerin yanında da damlasından uzak durmak. Hep ama hep arafta kalmak.

TAHAMMÜLSÜZLÜK KULVARI
Birbirimizin yaşam tarzlarına uzaktan ve tepeden bakıp ahkam kesiyoruz. Türbanlı bir kadını kıyafetinden dolayı “geri” addeden, ikna odalarına sokan bir zihniyet ile içki içen ya da mini etek giyen bir insanı salt bundan dolayı “yoz” addeden bir zihniyet arasında ne fark var? İkisi de kendinden olmayana karşı aynı derecede önyargılı, katı. Bazen militan bir laik ile militan bir dindar şaşırtıcı ölçüde birbirine benzeyebilir. Tahammülsüzlük kulvarında yan yana, el ele koşabilirler. Yaptığımız her işte, attığımız her adımda gönüldür aslolan. Gönüllerimizin berraklığı, duruluğu, temizliğidir. Defne Joy Foster’in gönlünün güzel olduğuna işte hepimiz şahidiz. İnşallah bu dünyada evladının yüzü güldükçe, onun da ruhu şad olsun öte âlemde.

 

06 Şubat 2011

 

İzlenme : 2680
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us