|
|
Yazılar |
Bir okur mektubu |
EDEBİYAT okurlarından çok sayıda e-mail ve mektup alıyorum. Türkiye´nin dört bir yanından, yurtdışından. Bilhassa kadınlardan. Her yaştan, her meslekten. Kadınlar ki Türkiye´de edebiyatı, kitap dünyasını ayakta tutan, canlı kılan. Kadınlar ki daha çok okuyan ve etrafına da okutan. Birden fazla işe yetiştikleri halde roman okumaya erkeklerden daha fazla zaman bulan. Bazen kadın okurlardan öyle mektuplar geliyor ki insanın yüreğine dokunuyor. Bir hayat hikâyesi, içten bir anı ya da bir aile dramı. "Keşke bunları herkes duysa, öğrense" dediğim oluyor. Geçenlerde beni epeyce düşündüren bir mektup geldi. Vicdan sahibi bir insandan, duyarlı bir vatandaşımızdan. Yüreği de zihni de alabildiğine açık ve berrak. Mekân İstanbul. Koca şehir. Genç bir kadın metrobüse biner, elinde bir kitap. Oturur, okumaya başlar. Metrobüs kalabalık. Herkes kendi âleminde. Geçim derdinde. Derken bir ara yolcu başını kaldırır ve bir erkeğin bir kadını uluorta taciz ettiğine tanık olur. Ya kimse durumu fark etmemiştir ya da herkes görmezden gelmektedir. Kadın yolcu, hiç tereddüt etmeden bağırmaya başlar. Tacize uğrayan ve utançtan sesini çıkaramayan hemcinsine destek olur: "İlerleyen dakikalarda sesim daha da yükseldi. Niçin kimse olaya duyarlı yaklaşamıyordu. Niçin kimse kendisini gencin önünde duran bayanın yerine koymuyordu? Niçin beyler tacize uğrayan bayan yerine kendi kız kardeşlerini, eşlerini koymuyorlardı?" Tacizci bu beklenmedik tepki karşısında afallar. Herkesin ayıplayan gözünü üzerinde hissedince kendini hemen dışarı atar. Metrobüsteki vatandaşlar kendi aralarında hararetle konuşmaya başlarlar. Birbirlerini tanımayan ama aynı kamusal alanı paylaşan insanlar. Birkaç kişi ortak bilinç, ortak vicdanla hareket edip polise gitmeye karar verirler. Olaya hem tanıklık hem tek başına itiraz eden kadın yolcu da büyük bir cesaret ve özveriyle şikâyetçi olmaya karar verir. İşini gücünü bırakır, emniyete gider. Polis memurları kendisine karşı gayet nazik davranırlar. Bu tür vakaların ne yazık ki zaman zaman yaşandığını dile getirirler. Ancak hayretlerini de saklayamazlar: "Bana olmasa da başka bir kadına yapılan tacizin takipçisi olmam polis memurlarını oldukça şaşırttı. Memurlardan biri ilk defa böyle bir şikâyetle karşılaştığını belirtti." Bir vatandaşın bir başka vatandaş için, bir kadının tanımadığı bir kadın için uğraşması, mücadele etmesi garip geliyor işte. İfadeyi alan polis memurlarından biri, şikâyetçi olan kadının ismini yazarken duraklar. Zira isim kulağına "tuhaf" gelmiştir: "Durumu daha da zorlaştırmamak için nüfus cüzdanımı çıkardım. TC vatandaşı olduğumu gösterir nüfus cüzdanım. Memurun sorusu: Ne vatandaşısınız? Cevabım: TC. Memur inanamıyor: TC vatandaşıyla evlendiniz de mi TC vatandaşı oldunuz. Cevabım: HAYIR! Ermeni´yim, TC vatandaşıyım. Neden ben TC vatandaşı olamıyorum, buna inanmak neden bu kadar zor. Nesillerdir bu toprakta yaşayan ben niçin bu toprağın vatandaşı olamıyorum?" İstanbullu okur, mektubunu şöyle bitirmiş: "Sizin aracılığınızla bayanlara seslenmek isterim; lütfen gördüklerine sessiz kalmasınlar. Ben bugün sessiz kalmama hususunda kendi adıma bir başlangıç yaptım. Hayatımda ilk defa şubeye gidip şikâyette bulundum. Bu tür tacizlere, bu tür teşhirlere müsaade etmeyelim. Kadınlar da toplu taşıma araçlarını güven içerisinde kullanabilmeli." Hepimizin vicdanlarını sızlatan ama hepimizin ne yazık ki yeterince ses çıkarmadığı bu tür taciz olaylarını azaltabilmek için yeni yasal düzenlemeler kadar yepyeni bir bilince ve ortak bir duyarlılığa ihtiyacımız var. Şayet bizler pasif durmazsak, tacize uğrayanı değil de taciz edeni deşifre edersek ve en önemlisi kadın-erkek eşitliğine samimiyetle inanırsak, yani cins ayrımcılığını teşvik etmek yerine cinslerin saygılı ve uyumlu birlikteliğini desteklersek, evet o zaman, bu düzen değişir. Çocuklarımıza ve torunlarımıza daha güzel, daha yaşanılası bir dünya bırakırız. Keza medya dilini değiştirirse, üslubuna ve kullandığı fotoğraflara dikkat ederse yaralar daha çabuk sarılır. Ama yok eğer, "makyaj yapan, kısa etek giyen ya da sokağa çıkmaya cesaret eden her kadın zaten tacize uğramayı hak eder" gibi alabildiğine basit ve arızalı bir mantıkla bakarsak olaylara, yaprak bile kıpırdamaz.
31 Mart 2011
|
İzlenme : 2743 |
Geri Dönmek İçin Tıklayın |
|
|
|