Bir arkadaşımla sohbet ediyorum. Güncel bir konuda, yakın zamanda söylediğim sözler hakkında ilginç yorumlar yapıyor. İlginç ve biraz da sürreel bir durum, çünkü neden bahsettiğini bile bilmiyorum. Hayretle dinliyorum: "Ben mi demişim bunları?" diye soruyorum. "E, evet."
Derken bir şüphe düşüyor içime, "Nerede okudun peki?"
"Basında herhalde" diyor. Şimdi hayret etme sırası onda.
"Peki basın bunları nereden okuyor?
"Facebook´tan" diyor.
"İyi de ben Facebook´ta yazmıyorum ki."
"Nasıl yani?" diyor uzun bir esten sonra. "Ama senin sayfan var, her gün yazıyorsun orda!"
"Facebook´tan bahsediyorsak değil tek satır, tek kelime yazmadım şimdiye kadar" diyorum. "Sadece Twitter´da yazıyorum, o kadar. Resmi websitemden (www.elifsafak.com.tr) yönlendirilen Twitter adresi doğru. Ama Facebook´ta yazdığım yok."
"Hadi ya" diyor kıkırdayarak. "Desene fena halde kandırıldım. Desene ben bunca zaman yanlış Elifi okudum."
"Valla kimi okuyorsun bilmiyorum ama isminin Elif olduğu bile meçhul."
Aynı gün Londra´da benimle söyleşi yapan bir İngiliz gazeteci internetin tüm dünyada gelişen öneminden, hatta Mısır´daki isyanda bir ailenin yeni doğan bebeklerine "Facebook" ismini verdiğinden bahsetmeye başlayınca ilgimi çekiyor konu haliyle. Laf arasında kimleri takip ettiğini soruyorum. "Sahte David Cameron, sahte Elton John, sahte Nick Hornby ve birkaç kişi daha" diyor.
"Peki sahte olduklarını biliyorsanız niye bu insanları okuyorsunuz?"
Cevabı ilginç: "Sahtelerini okumak gerçeklerini okumaktan daha keyifli, daha renkli de ondan. Gerçeklerinin ne dediğini zaten biliyoruz. Üç aşağı beş yukarı aynı."
Hadi buyrun. Yanlış anlamalar ve yanılsamalar yüzyılında yaşıyoruz ne de olsa. Bir yanıyla böyle bir dünya sanal âlem. Bunu biliyor, kabulleniyoruz. Gene de kavramakta güçlük çekiyorum. Bir insan bile bile sahte Lady Gaga, sahte Paulo Coelho ya da sahte Angela Merkel´i neden okur mesela, okuduğunun gerçek kişi olmadığını, sadece yalanlar ve kurgular sunduğunu göre göre?
Peki ya sahteleri gerçek zannederek okuyanlar, ya onlar ne olacak? Hadi bu İngiliz gazeteci kimlerin sahte olduğunu ayırt ediyor ya da öyle zannediyor. Ama ya ayırt edemeyenler? Bilmeden sahte kişilerin takipçisi olanlar ve onların her dediğine inananlar. Ya onlar? Meselenin bir de öteki yüzü var tabii. Kendinizi taklit edilen kişinin yerine koyun. İnsan sarf etmediği sözleri ordan burdan duyarsa ne hisseder? Kime ne anlatabilir? Bilhassa Türkiye´de. Filanca söyle demiş, böyle demiş´ler üzerinden zaten ne çok dedikodu yapılıyor memlekette. Ne çok zan üretiliyor. Herkes için, her konuda. Böyle bir ortamda ne hissedersiniz etmediğiniz laflar üzerinden eleştirilince?
HAYAL GÜÇLERİ ENGİN
Ertesi gün yayınevim Doğan harekete geçiyor hemen. Resmi kanallardan işlemler başlatılıyor. Bir de bakıyoruz Facebook sahte Eliflerle dolu. Gayet de üretkenler hani Allah için. Yaz yaz bitmemiş. Destan gibi. Hikâyeler kurmuşlar. Kimi sahte Elif´ler roman yazmanın zorluklarından dem vurmuş, kimileri göçebe hayatın iniş çıkışlarından yakınmış, kimi sahte Elif´ler ise okurlarla ahbap olmuş bile. Hayal güçleri gayet engin. Kimileri biraz soğuk, kimileri gayet sevecen.
İşin içinde ve özünde insanları kandırmak olmasa üzerinde durmam bu meselenin. "Bu da modern hayatın bize bir armağanı" der geçerim. "Bu da bir insan hikâyesi işte." Ama sahte
Facebook ve Twitter kullanıcıları düpedüz okurları kandırıyor. Başka bir insanmış gibi yaparak, sanal âlemde kendilerine bir kimlik, bir kişilik yaratıyorlar; bununla da kalmayıp o kimlik üzerinden arkadaşlıklar kuruyor ya da bazen potlar kırıyorlar. Sonra sahtelerin ettiği lafların pirincini ayıklamak gerçek olanlara düşüyor. Birincilerin ettiği laflar üzerinden ikinciler eleştiriliyor. Gel de çık işin içinden.
ÖBEK ÖBEK ELİF ŞAFAK
Ben kendi adıma sahte Elif´leri inceleyip üç temel gruba ayırdım. Birinciler, bence hiçbir art niyet taşımadan, tamamen olumlu ya da naif duygularla, biraz da can sıkıntısından, durduk yerde bu işe başlayanlar; belki de hayatlarını renklendirme ihtiyacından dolayı, günde bir saatliğine de olsa kimlik değiştirmek isteyenler.
İkinciler, hakikaten bir başkası olmak ya da okurları kandırmak isteyenler. Bunların yazılarında bire bir benim kelimelerimi ve üslubumu taklit var.
Üçüncüler ise biraz da benimle dalga geçmek için yazanlar, hem sevip hem diş geçirenler. Bir tokat bir gül, bir tokat bir gül.
Böylece öbek öbek, çeşit çeşit Elif Şafak´lar var ortada. Sadece benim değil binlerce insanın, sanatçı, akademisyen, edebiyatçı, politikacı, futbolcu ve profesyonelin sahteleri gece gündüz hikâyeler yazıyor internette.
Hangi gruptan olursa olsun "Ben olmayan Elif´ler"i lütfen ben zannetme sevgili okur! Seni temin ederim ki Facebook´ta bir şey yazmıyorum. Ne tek satır, ne tek yorum bana ait. Biz en iyisi ya temiz temiz Twitter´da buluşalım ya da salt romanlarda. O ayrı bir dünya. Öylesi daha güzel. Yalanlardan yanılsamalardan kandırmacalardan uzak...
10 Nisan 2011