|
|
Yazılar |
Komşularımız ve biz |
TÜRK demokrasisinin zaaflarını eleştiren olduğunda öteden beri söylenen bir söz vardır. Yarı analiz, yarı mazeret şeklinde. Zaman zaman başkalarından duyar, zaman zaman biz bize telaffuz ederiz: "Ee burası çok zor bir coğrafya. Komşularımıza baksanıza mesela. Gönül isterdi ki İsviçre, Norveç, İsveç olsun etrafımızda ama onun yerine Irak, Suriye, İran... Demokrasinin esamisinin okunmadığı memleketlerle çevriliyiz. Bu topraklarda demokrasiyi sağlamak ve sağlamlaştırmak kolay iş değil." Kısmen doğrudur. Ancak ifade özgürlüğünün sürekli kısıtlandığı ve bireyin devlet karşısında en ufak bir söz hakkının olmadığı memleketlere sınır komşusu olmak, bize kendi demokrasimizdeki sistematik arızaları, yapısal bozuklukları önemsememek ya da "hoş görmek" hakkını vermez. Tam tersine, etrafımızda olan biten bir derstir hepimize, görebilen göze. O ülkelerle aynı yolda gitmemek, onlara benzememek, benzeri kapalı ve baskıcı rejimlere özenmemek için daha çok sebep, ilham ve itki verir. Eşdeyişle, komşularımız ne kadar antidemokratik ise bizler de, Türkiye olarak, o kadar sağlam ve samimi bir demokrasi olmak durumundayız. Ancak böyle bu bölgede, bu yüzyılda bir fark yaratabiliriz. Bu çetin coğrafyada birbiri ardına büyük değişimler yaşanıyor. Üç ay gibi kısa bir süre içinde nereden nereye gelindi? Değişim talepleri arttıkça, ne yazık ki baskıcı zihniyetlerin korkusu da, tepkisi de derinleşiyor. Ve o zaman hata üstüne hata yapıyor, daha da batıyorlar. Suriye´de bugün yaşanan budur. Son ayaklanmalarda, güvenlik güçlerinin şiddet kullanması sonucunda 400 kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Her kapalı toplumda olduğu gibi burada da rakamlar durumu tam aydınlatamıyor. Konuşulmayan, dışarıya henüz sızmamış çok fazla nokta olsa gerek. Bununla beraber artık mızrak çuvala sığmıyor. Esad rejimi, telafisi olmayan bir yola girdi. Korkunç bir insanlık ayıbına imza attı. Suriye den yepyeni bir Libya çıkarmak yolundalar. Koltuğunda kalabilmek için kendi halkına ateş açan bir yönetim... Bugün Orta ve Yakın Doğu da sadece krallar ya da siyaset sahnesini hanedanlığa çeviren politikacılar değil tahtından edilen, aynı zamanda köhnemiş bir zihniyet düşüyor. Şu anki rüzgârın nereye kadar eseceğini aslında kimse kestiremiyor. Tek bilinen şu: Artık otoriter sistemler tutunamıyor, ayakta kalamıyor. Halkın, gençlerin, kadınların, demokrasi talebinin karşısında duramıyor. Dünyaya da kendi insanına da statükoculuğunu anlatamıyor. ★ Eskiden TIME Dergisi en önemli 100 kişi arasında, ağırlıklı olarak yöneticileri, iş dünyasını ve ünlüleri gösterirdi. Dünya meselelerinde ve kamuoyu önünde en çok onların sözü geçer, borusu öterdi. Ama artık devran değişiyor. Bilmem dikkatinizi çekti mi; şu anki "Önemli Şahıslar Listesi" çok başka. Artık düne kadar ismini dahi duymadığımız sıradan vatandaşların, aktivistlerin, öğrencilerin, demokrasiye gönül vermiş gençlerin, Facebook´ta ve internet genelinde demokratik örgütlenmelere imza atan romantik ve idealist bireylerin isimleri var TIME listesinde. Bu gençler yepyeni bir dönemi müjdeliyor. Onların talepleriyle şekilleniyor yüzyıl. Üstelik değişime en kapalı, en otokratik ve en durağan zannedilen sistemlerde bile.
28 Nisan 2011
|
İzlenme : 2952 |
Geri Dönmek İçin Tıklayın |
|
|
|