. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Dalgalı deniz

 

"YAZARLIĞIN altın bir formülü var mı?" diye sorarlar bazen. "Varsa da emin olun kimse bilmiyor, bilhassa yazarlar" derim. Ama bildiğim bir şey var: Emek vermek. Yazarlıkta ilerlemenin tek yolu yazmak, hep yazmak, daha çok yazmak. Notlar almak, sözlükler taramak, kitaplar okumak, araştırma yapmak, edebiyata inanmak ve saatler, günler, aylar, seneler boyu yazmak... Yani çalışmak. Derslerine giren bir öğrenci gibi. Tek farkı, biz hiçbir zaman mezun olmuyoruz. Ne takdirle, ne teşekkürle sınıf geçiyoruz. Ömür boyu öğrenci kalmaya, öğrenmeye devam. Baudelaire´in vaktiyle dediği gibi, "ilhamımızı çalışmaktan alırız ancak".
Demokraside ilerlemenin altın bir formülü var mı? Burada da evrensel, mucizevi reçeteler yok. Ama bir nokta gayet net: Demokrasinin gelişmesi ancak bu sistemi içselleştirmekle, buna samimiyetle inanmakla mümkün. Yazıda yetkinleşmenin yolu nasıl daha çok yazmaktan geçiyorsa, bir anlamda yazı yazıyı pişiriyorsa, demokraside yetkinleşmek de daha fazla demokrasi istemek ve getirmekle olabilir ancak.
Sansür, sessiz ama kemirgen bir varlık. Bir kez girdi mi sisteme, ince ince kenardan köşeden başlar kemirmeye. Sansürün olduğu ve gürbüzleştiği bir yerde demokrasi ayakta duramaz. Cılız bir iskeletten, içi boş bir kavramdan, tozlanmış bir vitrinden ibarettir ancak. Türkiye bugün tüm Müslüman coğrafyada nevi şahsına münhasır bir ülke olarak dikkat çekiyor, örnek gösteriliyor. Ama işte öyle bir konu var ki fena halde tökezliyoruz senebesene, üst üste: İfade özgürlüğü.
Diyebilirsiniz ki "Ama bunca önemli adım atıldı". Yeterli değil. Hâlâ geçmişten kalma reflekslerle hareket ediyoruz. Hâlâ bizim gibi düşünmeyenleri susturmak, cezalandırmak, kısıtlamak istiyoruz. Bunun hakiki demokrasiyle bağdaşır bir yanı yok. Muhakkak ki hiç kimse bir başkası gibi düşünmek zorunda değil. Ama kendimiz gibi düşünmeyenlere saygı gösterebildiğimiz, onları da dinleyebildiğimiz ölçüde olgunlaşırız. Bu evrensel kaide, bu çetin nefs sınavı aynen bireyler için de geçerlidir, toplumlar için de.

                                                                     
Boston Üniversitesi´nde öğrenci, akademisyen, gazeteci ve bürokratların katıldığı bir etkinlikteyim, konuşma yapıyorum. Dinleyiciler arasında Tü
rkler de çok Amerikalılar da. Ve en güzeli, Türkiye´yi seven, önemseyen, merak eden, bu alanda çalışmak isteyen ve bu yaz ilk defa İstanbul´a gelecek olan gencecik üniversite öğrencileri var. Merakla dinliyor, sorular soruyorlar.
Ben Türkiye´nin genç nüfusundan, yeni kuşakların dünyayı çok daha iyi takip ettiğinden ve bilhassa internet, Facebook merakından bahsediyorum. Daha sonra yanıma gelen bir Amerikalı akademisyen kaygıyla şöyle diyor: "Siz Türkiye´de internetin ve medyanın, demokrasinin gelişiminde önemli rol oynadığını söylediniz. Ama biz duyduk ki Türkiye yeni bir internet yasağı getirmiş. Zaten Youtube´u yasaklamışlardı. Şimdi de kelimeleri sansürlüyorlarmış. Neler oluyor? Yoksa Çin´e mi özeniyor Türkiye?"
Batı´da bu konu öyle bir kıvılcım ki başka ateşleri canlandırıyor zihinlerde. Bu sefer başlıyor sorular: "Yoksa hükümetin gizli bir ajandası mı var? Yoksa Türkiye şeriat devleti mi olmaya özeniyor? Yoksa..." Korkular, klişeler, önyargılar çıkıveriyor peş peşe. Neden? Çünkü Türkiye´nin insan hakları ve ifade özgürlüğü sicili hâlâ parlak değil, notu kırık. Üstelik zaten kendini dünyaya iyi anlatamayan bir ülke. Nice klişe var hakkımızda. Böyle dalgalı bir denizde, aniden, bir haber düşüyor gündeme: "William Burroughs´un romanı yazıldıktan 50 yıl sonra Türkiye´de yargılanıyor!" "Türkiye´de internete yeni bir sansür geldi!" ya da "Ekşi Sözlük kapatılıyor!"
Pornografi içerikli kimi sayfaların kontrol edilmesi, iyi niyetli ve gayet gerekli bir girişim olabilir. Ama kaş yaparken göz çıkarmamalı. Düzenleme, genel bir sansüre kaymamalı. Bu ülke artık yeni bir ülke. Bu yüzyıl artık yeni bir yüzyıl. Bu gençlik artık yepyeni bir gençlik. Kitaplara, yazıya, sanata, mizaha, kendimize gülebilmeye, birbirimizi eleştirebilmeye, tabusuz düşünebilmeye, farklılıklara, kamusal alanda konuşabilmeye, kendimiz gibi düşünmeyenlere, internete, Ekşi Sözlük´e, kelimelere, hayal gücüne özgürlük, özgürlük, özgürlük!

 

05 Mayıs 2011

 

İzlenme : 2930
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us