. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Algılarımız, ağrılarımız

 

Bugünlerde son derece önemli bir araştırma yayınlandı. Özge Kemahlıoğlu ve Fuat Keyman tarafından dikkatle, özenle hazırlanmış. Konu “Türkiye’de Demokrasi Algısı”. Biz demokrasi dendiğinde ne anlıyor, bu kadim ve evrensel siyasi kültürün ne kadarını içimize sindirebiliyoruz? Bulgular şaşırtıcı, düşündürücü.

Tam 26 ilde, 1512 kişiyle telefon görüşmesi yapılarak inşa edilmiş bu çalışma. Katılımcılardan Türkiye’deki demokrasiye birden ona kadar puan vermeleri istenmiş. Sonuç: Neredeyse yüzde 30 mevcut sistemi “otoriter” buluyor, buna yakınca bir kesim ise “melez” diyor. Yani Türkiye’deki sistemi demokrasi olarak tanımlamayan genişçe bir kesim var bu toplumda. Bu çok çarpıcı. Öte yandan “tam demokrasi” diyenlerin oranı yüzde 23.6’larda seyrediyor; “kusurlu bir demokrasi” diyenler ise yüzde 18.4.

Bense bu kusurlu demokrasi tanımına takılmadan edemiyorum. Sanki demokrasi bir kusur işlemiş gibi geliyor kulağa. Belki de onun yerine “akordu bozuk demokrasi” demek lazım. Müzik aletimiz tamam da, henüz akordunu bulamamış. Bir türlü ahenkli, güzel müzik yapmaya başlayamamış bir demokrasi bizimkisi!

Gelelim araştırmanın sacayaklarından basın ve fikir özgürlüğü konusuna. Sonuçlara göre halkın ancak yüzde 39.9’u bugün gazetecilerin özgürce yazabildiklerini düşünüyor. Geri kalan kesimin ciddi şüpheleri var. Kalem, kelam ve kelime Türkiye’de hâlâ hak ettikleri tam özgürlüğe kavuşabilmiş değiller. Algılarımız da zaten bu yönde. Bu arada vatandaşların yüzde 53’ü partilerin kapatılmasını doğru bulmazken, yüzde 41.9’u bunu onaylıyor. Burada da ilginç bir fikirsel bölünme var.

Ve beraber yaşama sanatı. En çok sınıfta kaldığımız, gele gele bir arpa boyu yol gelebildiğimiz ders o. Toplumun neredeyse yüzde 15’i dindarlarla, neredeyse yüzde 11’i laiklerle, yüzde 17.8’i Kürtlerle, yüzde 11.5’i Alevilerle, yüzde 15’i gayrimüslimlerle, yüzde 18.5’i Romanlarla bir arada yaşamak istemiyor. Mesele göründüğünden daha karmaşık ve çaprazlama. Örneğin, dindarların da laiklerin de aralarında gayrimüslimlerle yahut Kürtlerle beraber yaşamak istemeyenler var.

İlginçtir, çok farklı olduklarını zanneden insanlar benzer düşünce kalıpları taşıyor olabiliyorlar pekâlâ. Görünüşte farklı, önyargılarda aynı. Gayet kaygı verici bulduğum bu oranlar, eşcinseller söz konusu olduğunda ise ayyuka çıkıyor. Deneklerin yarısı eşcinsellerle bir arada yaşamak istemediğini dile getiriyor. Sanki eşcinsel demek otomatik olarak “ahlaksız” demek. Yahut “bulaşıcı hastalık taşıyan biri”.

Homofobimiz o kadar derine işlemiş ki, kisveye bakmaktan, kendi önyargılarımıza takılmaktan, karşımızdakini her şeyden evvel “insan” olarak göremiyoruz.

Farklılıklara tahammül edemeyen, demokrasiyi ne kadar sevebilir? Aynı araştırmaya göre toplumun yüzde 55.6’sı demokrasinin en üstün yönetim biçimi olduğunu savunuyor. Hemen ardından, belli durumlarda demokrasiden ödün verilip verilemeyeceği sorulmuş. İşin püf noktası burada.

Yüzde 51 düzeni ve güvenliği sağlamak için demokrasiden taviz ve-ri-le-me-ye-ce-ği görüşünde. Yüzde 52.5 ordunun sivillerin denetiminde olması gerektiğine inanıyor. Yüzde 39 kimi durumlarda ordunun yönetimi devralabileceğini söylüyor ama yüzde 58’e yakın bir kesim buna açıkça itiraz ediyor. Üst üste üç darbe yaşamış bir toplumun evlatları olarak artık orduyu demokrasinin bekçisi olarak görmüyoruz.

AK Parti iktidara ilk geldiğinde toplumun bambaşka kesimlerinden destek alabildiyse bunun temel sebebi, demokrasi konusunda ciddi adımlar atacağına dair yaygın beklentiydi. Bugün geldiğimiz noktada bir yol ayrımında duruyoruz. Türkler ve Kürtler arasında kalıcı barış için daha fazla zaman kaybedemeyiz. Keza fikir özgürlüğü konusunda da. Daha fazla kadını siyasete getirmek hususunda da.

Türkiye’nin demokrasi algıları, ağrılarıyla paralel. Algılar ne kadar değişir, demokrasi ne kadar gelişirse, ağrılar da o kadar azalır.

 

19 Mayıs 2011

 

İzlenme : 3012
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us