Tüm kadınların özgürlükten yana olduğunu sanmak gaflet olur. Kaddafi’nin yedi çocuğu arasında tek kız evladı Ayşe Kaddafi bunun en çarpıcı örneği. Trablus’ta yüzlerce kadın gösterici toplanıp Kaddafi lehine sloganlar attığında başlarında o vardı. Bir kadın anti-demokratik, anti-kadın bir sistemi nasıl destekler merak ediyorsanız cevabı onda.
Madem ki seçimler yaklaştı ve madem ki kadın seçmen sayısı erkek seçmenden daha fazla bu memlekette, durup bir düşünmek isterim “kadınlar ve demokrasi” ilişkisi üzerine. Annelerimiz mi daha kolay ayak uyduruyor çağın gereksinimlerine dersiniz yoksa babalarımız mı? Kadınlar mı daha kolay değişiyor, kendini geliştiriyor, zihnen ve bedenen yeniliyor, yoksa erkekler mi? Evde/iş yerinde/sokakta/meydanlarda kocalar mı daha demokrat ve eşitlikçi sizce, yoksa eşleri mi?
Demokrasiyi en çok kadınlar istemeli bence bu dünyada. Zira temel hak ve özgürlüklerin kaybından yahut bir nebze bile olsa azalmasından en büyük zararı gene kadınlar görür. Evlere kapatılan, kamusal alandan uzaklaştırılan, eğitimden yoksun bırakılan, eşit işe eşit ücret alamayan, yönetici pozisyonuna kolay kolay getirilmeyen bizler... Bireysel hakların kaybının faturası herkes için ağırdır sonuçta ama en fazla kadınlar kaybeder otoriter zihniyetler ve rejimler karşısında.
Öyleyse son zamanlarda, Ortadoğu’da gürül gürül esen demokratikleşme rüzgârlarında kadınları ve genç kızları ön saflarda görmek şaşırtıcı olmasa gerek. Mısır, Tunus, Suriye, Bahreyn, Libya, Yemen.... Birbiri ardına gelişen halk hareketlerinde kadınlar hep aktif ve görünür oldular. Kısacası Müslüman kadınlar Arap Baharı’nı destekledi, benimsedi. Peki ya Arap Baharı kadınları destekleyecek mi dersiniz? Şu anda cevabı merak edilen soru bu.
Şüphe duymak için yeterli sebebimiz var. Dünya tarihinde nice örneği yaşandı bu durumun. Devrimler yahut çalkantılı toplumsal gelişmeler esnasında kadınlar sokaklara dökülür, inanılmaz fedakârlıklar yaparlar; özgürlükler için canla başla uğraşırlar. Sonra nihayet yeni rejim kurulur. İlk unutulan, ilk kenara atılan gene kadınlar olur. Kadın hakları rafa kaldırılır. “Şu anda halledecek daha mühim meseleler var, hele bir onun da vakti gelsin...” denilir. Erteleye erteleye hiç sıra gelmez kadınların özgürlüklerine. O yüzden karamsarlığım.
Öte yandan dünya hızla değişiyor ve birbirine kenetleniyor. Mısır’da genç bir çift yeni doğan kızlarına Akile ya da Hafsa veya Leyla değil, Facebook adını verdiler. Ülkedeki köhne sistemin çökmesinde Facebook’un oynadığı pozitif rolü göz önünde bulundurarak bu kararı verdiklerini açıkladılar basına. İsmi Facebook olan Arap bir kız çocuğu var yani şu anda. Facebook altmış beş yaşına bastığında, nasıl bir yer olacak sizce Ortadoğu? Fikir ve ifade özgürlüğünün her zamankinden önemli olduğu, baskıların ve baskıcılığın geri teptiği ve liderlerin bunu istemeseler de idrak ettiği yepyeni bir dünya düzeni geliyor. Müslüman kadınlar evlerine hapsedilmeyi, sadece anneeş-ev hanımı üçgeniyle sınırlandırılmayı kabullenmiyorlar artık. O yüzden iyimserliğim.
Tahrir Meydanı’nda göstericiler arasında kadınlar hep önlerdeydi; battaniyeler taşıdı, çadırlar kurdu, yemekler yaptı, sloganlar attılar. Yemen’de ilk gösterileri başlatanlardan biri genç bir kız, üniversite öğrencisiydi. Bahreyn’de kadın göstericiler açlık grevleri başlattı. Suriye’de meydanlarda yürüdüler. Taleplerini yüksek sesle dile getirdiler ama güvenlik kuvvetleri ateş açınca evlerine çekildi çoğu, yılgınlık ve korkuyla.
Gelelim madalyonun öbür tarafına. Tüm kadınların özgürlükten yana olduğunu sanmak gaflet olur. Kaddafi’nin yedi çocuğu arasında tek kız evladı Ayşe Kaddafi bunun en çarpıcı örneği. Trablus’ta yüzlerce kadın gösterici toplanıp Kaddafi lehine sloganlar attığında başlarında o vardı. İlginç bir kadın. 34 yaşında. Yoksul Libya’nın Batı’ya göstermek istediği vitrin o aslında. Şık, akıllı, eğitimli, üstelik sarışın. Bir kadın antidemokratik, anti-kadın bir sistemi nasıl destekler, bunu nasıl içine sindirebilir merak ediyorsanız cevabı onda.
Diktatörlerin kızları ekseriya babalarına hayran olur. Anlayamazlar aynı babanın işlediği cürümleri, insan hakları ihlallerini. Bunların içinde önemli bir istisna Mladic’in kızı. Babasını sorgulayan, onun günahlarından dolayı acı çeken bir insan. (Şu anda Hague’da yargılanan ve Bosna’da insan kıyımlarından sorumlu tutulan Radko Mladic’in kızı seneler evvel intihar etti. Onun hikâyesi yazılmadı henüz. Böyle bir babanın kızı olmanın romanı, filmi, hikâyesi....)
Ortadoğu’da birden fazla kadın tipi var. Özgürlükten, şeffaflıktan, demokrasiden yana olanlar ile kurulu düzenden nema sağlayıp ataerkil ve baskıcı güce tapanlar. Ve ne ilginçtir ki bu kadınlar birbirinden uzak mekânlarda değil, bazen aynı ailede, aynı çatı altında yaşamaktalar.
Türkiye Ortadoğu’dan farklı ama uzak değil. Seçimlerden sonra daha fazla demokrasi talebine, fikir ve ifade özgürlügüne, cinsiyet eşitliğine, pozitif ayrımcılığa en çok kadınlar sahip çıkmalı. Her görüşten, her kesimden, her türlü kılık ve kıyafetten kadının en kadim dostu: Demokrasi!
05 Haziran 2011