. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
O senin kardeşin...

 

Tek çocuk olarak büyüdüğüm için belki de, kardeş hikâyeleri oldum olası şaşırtır, büyüler beni. Benzer genleri taşıyan, aynı çatı altında yetişen insanlar arasındaki o muazzam sevgi ve düşkünlük, bir o kadar dinmeyen kıskançlık ve rekabet, uzun seneler geçse de değişmeyen, alabildiğine karmaşık ve derin bir bağ...
Geçmiş, zaman içinde aşınıp kabarmış, artık bir türlü kapanmayan bir pencere gibi. Örtük tutmaya çalışırım; başarırım da çoğunlukla ama işte bazen güçlü bir rüzgâr eser, ardına kadar açılıverir pencere kendiliğinden, içeri dolar yel; cereyanda kalırım, üşür ruhum. Burnumu çeke çeke örtmeye çabalarım pencereyi, yeniden. Kapalı kalsın ki üşümeyeyim. Kapalı kalsın ki düşünmeyeyim. Uzun seneler boyunca hiç sevmediğim iki sual vardı. Birincisi: "Nerelisin?" "Strasbourg´da doğdum. Ankara´da anneannemle kaldım ama sonra gittim Madrid´de okudum. Anne tarafım Kastamonulu ve Sivaslı ise de ben oralarda hiç yaşamadım. Baba tarafı İzmir´de ama orayı da pek bilmem. İstanbul, Amman, Köln, Boston, Michigan, Arizona, Londra, gittim geldim... Gider gelirim... "
Cevap vermekte hep zorlandığım ikinci soru: "Kardeşiniz var mı?" "Şey... Var ama yok. Yok ama var. Galiba. Aslında. Yani... Tek çocuğum ben. Tam olarak öyle değilim ama öyle büyüdüm işte... " İki erkek kardeşim var halbuki. Büyüğü ile ben 20´li yaşlarımın ortalarındayken tesadüfen karşılaştık İstanbul´da bir üniversitenin kantininde. Ben onu tanımadım, o beni tanımış ama. Aynı mekânda kendimizi bulunca merhabalaştık haliyle. İnsan ne der kendi kardeşine, "tanıştığımıza memnun oldum..." El sıkıştık gayet medeni. Aramızda senelerin, sessizliklerin kolay kolay kapanmayan mesafesi.
Diğer kardeşim ise İzmir´de imza günüme geldi. Bit Palas´ı tanıtıyor olmalıyım o günlerde. Kuyrukta bekleyenler arasında bir genç oğlan gözüme ilişti; bir an garip bir hisse kapıldım, alacakaranlık kuşağına girmek gibi. Aynada kendi suretime bakıyorum sandım. Kardeşimdi. İmzalamam için önüme bir kitap koyduğunda ne yazacağımı bilemedim. İnsan hiç görmediği kardeşine nasıl kitap imzalar? "Hayat boyu mutluluklar ve daha sık karşılaşmak dileğiyle..."
Velhasıl bunca zaman bana yabancı bir dünya idi kardeşler alemi, bilmediğim ve hep merak ettiğim.

"Cinsiyet ayrımcılığına karşıyım," dedim Eyüp´e seneler evvel. "
Çocukları tamamen eşit ve hatta aynı büyütmekten yanayım." "Süper fikir ama nasıl olacak o?" dedi fazla ciddiye almadığını ele veren bir tonlamayla. "Bak şimdi. Kıza tekerlekli oyuncak, komando kıyafeti, yeşil su tabancası; oğlana parlak çay seti ve çicekli gömlekler almayı düşünüyorum. Ufak ama sembolik adımlar bunlar. Böyle yapa yapa kültürel şablonları aşacağız azimle."
"Hımm," dedi Eyüp. Dene de gör gününü dercesine. Yılmadım tabi. İlk günden itibaren ikisine de benzer oyuncaklar verdim, zerrece ayrım yapmadan. Birine kaplan-aslan-maymun çıkartması sunulduysa aynısı ötekine de. Renklerden yana çok fazla seçenek yok doğrusu. Çocuk kıyafetleri satan herhangi bir mağazaya göz atın. Kızların giysilerine bariz şekilde pembeler beyazlar hakim, oğlanların tişörtleri, şortları gayet ciddi, lacivert, kahve yahut haki. Olsun, ben elden geldiğince karıştırdım, ikisine de moru sevdirmeye çalıştım. Alternatif olsun diye.
Bugün geldiğimiz noktada itiraf ediyorum ki kısmen pes etmiş durumdayım. Kızımın en sevdiği renk cırtlak pembe. Bana inat ve bana rağmen tırnaklarını boyamayı seviyor, oğlum top peşinde koşup, arabalarla oynuyor; verdiğim Barbi´lere elini bile sürmedi. Ne zaman şekillendi bu kalıplar? Kendi kendime homurdanıyorum ha bire. "Bakıyorum havlu atmışsın" diyor Eyüp tebessümle. "Genetik yahu... "
Kabul, işin bir kısmı genetik. Ama en az bir o kadarı kültürel. Ve belki de son tahlilde sadece cinsiyet ayrımı değil mesele, bir de karakter farkları var. Her insan dünyaya kendi özellikleriyle, kabiliyet ve renkleriyle geliyor. Bakıyor, hayret ediyorum aynı ortamda büyüyen bireylerin nasıl olup da birbirlerinden bu kadar farklı olduklarına, olabildiklerine. Diyorum ya, bir muammadır benim için kardeşler arası ilişkiler, oku oku çözemediğim....

 

10 Temmuz 2011

 

İzlenme : 3206
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us