. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Doğunun kadınları konferansı ve sükut-u hayal

Türkiye genelinde, Ortadoğu topraklarından çıkma sanatlara ve sanatçılara yönelik yaygın bir kayıtsızlık ve cehalet olmasını üzücü ve düşündürücü bulmuşumdur hep. Bu sadece bize özgü bir gaflet hali değil elbette. İranlı okurlar ekseriya Arap ya da Türk yazarları, Mısırlı okurlar da mesela İsrailli şairleri bilmez, okumaz. Nasıl olur da birbirlerine tarihsel ve coğrafi olarak böylesine yakın olup da zihinlerde bu kadar kayıtsız ve uzak kalabilir bu coğrafyanın insanları? Belki daha da önemlisi, bu genel cehaletin üzerinden yollar açacak diyalog köprüleri kurulabilir mi? Sanat bu noktada bize ne söyleyebilir? Kalem erbabı bu açmazlarda neler yazabilir? Bu ve benzeri soruları epeyce önemsediğim için belediyenin de desteklediği ‘Doğunun Kadınları’ konferansını takip ettim. Ve gene bu ve benzeri soruları epeyce önemsediğim için belediyenin de desteklediği ‘Doğunun Kadınları’ konferansından derin hayal kırıklığına uğradım. Doğrusu çok az konferans bu kadar kallavi beklentiler uyandırıp da, kendi elleriyle yarattığı beklentilerin bu kadar azını karşılayabilir.

Yayıncılıkta ‘lolipop şekerleme’ başlıklar vardır. O başlıklardan birini koyarsanız mesela bir kitabın kapağına ya da bir etkinliğin başlığına, ânında dikkat çekmeyi başarırsınız. ‘İslam ve Kadın’ ya da ‘Ortadoğu’da Kadın’, hele hele ‘Doğunun Kadınları’... Her biri teker teker ‘lolipop şekerleme’ başlıklardır mesela. Tehlikeli genellemelerdir bunlar, anlamaktan ziyade anlamamaya yarayan, yutucu, boğucu, dondurulmuş genellemeler, son tahlilde olsa olsa çıkmaz sokaklara açılan. Doğrusu tanıtım biçimine bakınca ben zannetmiştim ki bu konferansın bir amacı da böylesi genellemeleri sorgulamak. Anlaşılan o ki, konferans bırakın bu kalıpları sorgulamayı, sorgulayanı sorgulamayı tercih etti.

Başlangıcından itibaren sorunluydu bu etkinlik. Ben şahsen Doğulu Kadınlar konferansının katılımcısı olduğumu Zaman gazetesinde çıkan haberden ve sağ olsun medyayı gayet iyi takip edip anında beni e-mail bombardımanına tutan cevval okurlardan öğrendim. Meğer iki panelde konuşmacıymışım da haberim yokmuş, bir bana sorulma gereği duyulmamış bu karar alınırken. Düzenleyenlere bu tuhaflığın sebebini sorduğumda, aldığım cevap daha da ilginçti: Ama biz size eşinizle haber göndermiştik! Demek kadınların bağımsız sesini böylesine önemsediği iddiasıyla çıkan bir konferans kadın katılımcılarına bu şekilde haber ulaştırıyor. Kocaları aracılığıyla!

Son anda iğreti bir şekilde çağırıldığım, hiçbir aşamasından haberdar edilmediğim ve bu gayri-demokratik işleyişini içime sindirmediğim halde gene de organizasyonda emeği geçenleri mahcup etmemek için panellerden birine katılmaya karar verdim. Madem broşürler basılmış, halka duyurulmuş, madem ardındaki niyet iyi, gitmemezlik ayıp olur, gider ben de ‘Doğulu bir kadın yazar’ olarak fikrimi belirtirim diye. Boşuna telaş etmişim, gidince anladım ki broşürlerde ismim yokmuş. Bu nasıl bir organizasyondur ki katılımcıları konferansta konuşma yapacaklarını son anda gazetelerden öğreniyor, sonra gene de ayıp olmasın diye iştirak ettiklerinde broşürlerde ve ilanlarda isimlerinin olmadığını görüyorlar. Konferanslar ya da festivaller tek kişinin eseri değildir, bir kişiyi öne çıkarmak için yapılmazlar. Öylesine ‘anma’ ya da ‘tribute’ denir, o da başka bir formattır zaten.

Türkiye’den bu konferansa katılan kadınlar neye göre, nasıl seçildi? Niye bu kadar az kadın yazar var bizden? Niye bu meselelere kafa yormuş, dirsek çürütmüş kadınlar davet edilmedi? Seçilen az sayıda isim niçin sürekli kenarda tutulmaya çalışıldı? Yoksa gene mi ‘aşağıdan gelen sivil hareket’ değil de ‘yukarıdan bir-iki kişinin kontrolünde’ bir etkinlik ile karşı karşıyayız? Eğer öyleyse bundan biz kadınlara ne yarar gelecek? Tüm yabancı misafirlere zamanında haber verip bilgi gönderen bir konferans ne hikmetse Türkiye’den kimseye zamanında haber vermişe benzemiyor pek. Bu haliyle ‘Doğunun Kadınları konferansının’ söylediği şudur aslında: İlişin bu konferansa ama kenarında durun, fazla aktif olmayın, hem katılın ama hem de görünür olmayın.

Sivil toplum hareketlerinin en son gereksindiği şeyler kahramanlardır. Tek kişilik koro kuramazsınız, ‘beraber’ değil olsa olsa ‘solo’ şarkılar söylersiniz. Kendi sesini yankılaya yankılaya. Sivil toplum hareketleri tek tek bireylerin eseri değildir. Doğunun Kadınları konferansı Arap ve İranlı şair ve yazarlara gösterdiği duyarlılığı ne hikmettir ki Türk yazar ve şairlere göstermedi. Birleştirmekten ziyade bölmeye, çözmekten ziyade kırmaya ve sorgulamaktan ziyade ‘imiş’ gibi yapmaya yaradı.

 

19.06.2005

 

İzlenme : 2801
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us