. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Türk olmak

Türkiye, Batılıların gözünde yeterince Doğulu değil. Doğuluların gözünde ise asla onlardan değil

 

 

"Anlatılan senin hikâyendir" derken bunu kast etmemişti Marx. Hikâyeleri, hikâyelerimizi yalıtılmış duvarlarla ayırmamıştı birbirinden. Oysa bilhassa son otuz yıl içinde sol cenahta iyiden iyiye serpilerek gelişen çokkültürlülük söylemi, ironik de olsa, "kendi hikâyendir anlattığın" demeye başladı alttan alta. Diyelim ki bir film yapacaksınız ya da bir roman yazacak, sergi açacaksınız. İzlenebilecek en makbul yol, geldiğiniz köken neyse onun hikâyesini sunmak çokkültürlü topluma, çokkültürlülük adına. Sanat, şimdiye değin hiç olmadığı kadar uzak düşmeye başladı kendi damarlarından. Hakiki olan ile hayali olanı harmanlayabildikçe kendisi olabilen sanat şimdi tel tel, damar damar ayrılmakta içinde. Hayali olanla ilgilenmek, gelişmiş toplumların ayrıcalıklı bireylerine mahsus. Eğer bu grupta değilseniz, payınıza düşen salt ve som hakikati dillendirmek sadece. Kendi bireysel ya da ailevi hikâyenizi.


Yani eğer Cezayirli bir kadın iseniz Amerika da yaşayan, Cezayirli bir kadın olmanın sorunlarını anlatmalısınız Amerikan toplumuna. Hayal ya da şiir, esriklik yahut vecd tümden lüzumsuz; kısacası her türlü Diyonizyak damar kapanmış önünüzde. Tüm bunlar ancak ve ancak, anlattığınız kültürün folklorü kapsamına giriyorsa makbul; aksi takdirde tamamen yasak size. Her etnik grup kendi soyağacının meyvelerini toplamakla meşgul; toplayıp toplayıp sergiliyor genel söyleme. Meksikalılar bunca ortak geçmişe rağmen hâlâ kaynaşamamış olmanın zararlarını, Araplar 11 Eylül sonrası karşılaştıkları önyargıları, Yahudiler aidiyet kıskacının sorunlarını, Hintliler de yapısal bunalımlarını dillendirmeliler mesela. Sinsi bir sınırlama getiriyor farklılık fetişizmi. En kozmopolit yapılanmalar daha da yerel ve yerelci olmaya teşvik ediyor bireylerini. Bilhassa kültür ve sanat üzerinden giderek, farkına bile varmadan, yeni bir tür milliyetçiliği besliyor çokkültürlülük söylemi. Tersine dönüveriyor işin özü, "niyet neydi akıbet ne oldu" misali.

 

Bizim sömürgeci tarihimiz..
Aidiyet mühim mesele. Eğer aidiyet ile temelden bir sorununuz varsa, tutunacak bir dal kalmıyor, yuvarlanıyorsunuz boşluğa. Kendim kendi arzum ve ellerim ile kaysam bile bu boşluğa, belli ki birileri illâ da Osmanlı ya da Türklük dalını uzatarak çekip yakalayacak kimliğimi. Bana Osmanlı da çokeşlilik hakkında soru soran İrlanda asıllı aktivist bir kadına, bunun geçmişte de sanıldığı kadar yaygın bir pratik olmadığını anlatmaya çalışıyorum ki, bir ses bölüyor içinde "tarihimiz" kelimesi geçen cümlemi, "Sizin tarihiniz. Sizin sömürgeci tarihiniz," diye düzeltiyor berikinin yanında durmuş dinleyen Filistinli bir feminist. "Tüm bir Ortadoğu hâlâ Osmanlı nın geride bıraktığı enkazı emizleyemedi. İsrail den önce İngilizler vardı, İngilizlerden önce Türkler!"


"İyi de güzel kardeşim sen şimdi durup dururken bana niye saldırdın ki" demeden devam ediyorum kendi laflarıma. İlla ki kendi laflarım olmalarına, yani başkalarının hikâyelerine değmemelerine dikkat ederek.

 

Doğu dan Batı dan ıskalanan Türkiye
Son zamanların yükselen dalgası bu enkahraman-demokratik-aşure-çeşitlilik söyleminden en çok zarar görecek aidiyetlerden biri de Türklük. Mevcut kategorik yapılanmalar içinde eşikte sıkışmış bir hali var bu kimliğin. Batılıların gözünde yeterince Doğulu değil. Doğuluların gözünde ise asla onlardan değil. Bölgesel çalışmalar yapan uzmanların elinden kaçıyor sabun kalıbı gibi. Sıcak siyaset ile ilgilenenler Türkiye ye pek uğramadan Ortadoğu üzerinde yoğunlaşıyor. İslamiyet ile ilgili konferanslar verenler, kullandıkları kategorilere mutlu mesut sığmadığı için Türkiye yi kapsam dışında bırakıyor. Ortodoks dini oluşumlar dışındaki dinsel anlayışlarla ilgilenenler, Türkiye üzerinden aktarma bile yapmadan Uzakdoğu ya seyrediyor. Ulus-devletin yahut geç modernleşmenin sorunlu sonuçlarıyla ilgilenenler, Balkanlar üzerinde durmayı tercih ediyor. Mikrotarihçilik ya da kültürel tarih alanlarında yoğunlaşanlar, daha ziyade kıta Avrupası ile ilgileniyor.

 

Akademik çevrelerin çerçevelerinde Türkiye, göze hemencecik çarpmayan küçük bir güve yeniği, hiç kapanmayan bir gedik gibi kalakalıyor arada bir yerlerde. Ne tam Batı da, ne yeterince Doğu da. Boğaziçi Köprüsü aksine inandırmaya çalışsa da yıllardır, hangi tarafa doğru gidersek gidelim, ne Asya kıtasına hoşgeliyoruz, ne Avrupa kıtasına.

 

27-10-2002

 

İzlenme : 4940
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us