. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Bulmuş da Bunamış Hatunların Yeme Bozuklukları

Yeme bozukluğu sadece dünyanın nimetlerine doymuş kadınların mı? Elif Şafak, bu zor ve ölümcül hastalığın sınıfsızlığını yazdı...

 

 

Hadi Evliya Çelebi yi anladık. Dili sürçtü, "şefaat ya resulallah" diyeceğine "seyahat ya resulallah" deyiverdi, buldu kendini yollarda. Bana ne oluyor peki? Ne demeye elimde bavullar, kitaplarım orda burda dağılmış, kütüphanemi bile birarada tutmayı beceremeden bir mekandan bir başkasına taşıyorum kalıbımı, hem de çocukluğumdan beri. Bunca göçebelik tasarladığım bir şey değil. Ya içindesiniz, sürekli bir oluş halinde, yani bir türlü o-la-ma-yış halinde, ya da içinde değilsiniz, durmuşsunuz, demir atmış bir yerlere, bir kimliğe, bulmuşsunuz yerinizi, olmuşsunuz demek ne güzel. İnsanlar ikiye mi ayrılıyor ne? Geleceklerine, geleceğe, geçmişin ayak izlerinden yürüyerek adım adım varanlar. Babil Kulesi inşaatçılarının kuşak kuşak torunları. Kat kat, üst üste kurarak, yükseltenler ömürlerinin yapısını. Bir de bizler: geçmişi, geleceği, bugünü dolanmış birbirine, zamansal çizgiyi hepten şaşırmış, ayaklı kaos halinde dolaşanlar. Bir yere yerleşebilme özürlüler. Her zaman kolay kolay itiraf edemesek de bunu kendi kendimize, hep öteleri düşleyen, öteleri ararken en yakınlardakileri mutsuz kılan bizler... Göçebe ömrümün yeni durağı uyarınca bu sene Boston-New York arası yeterince mekik dokuduktan sonra, muhafazakarlığıyla nam salmış Amerikan orta-batısında nasıl olduysa ayakta kalabilmiş, açık fikirli kesimlerin kalesi addedilen Michigan Üniversitesi ndeyim yaklaşık bir aydır. Yunanistan dan "bismillah" yeni gelmiş bir siyaset bilimci ile beraber kampüsü turluyoruz. Durmadan laflıyoruz bir yandan. Ülkelerimizin geçmişi, ulus-devlet modelleri, milliyetçilikleri, yitirdikleri... Konuşmanın akışı esnasında arkadaşımın etrafta gördüğü şeylere verdiği kimi tepkiler o kadar tanıdık geliyor ki ara sıra takılmadan edemiyorum: "Stavros, sen Türkiye ye gitsen, hiç yabancılık çekmezsin". çok geçmeden devasa bir binanın önünde duruyoruz. Kapının kenarında, kabartmalı parlak harflerle YEME BOZUKLUKLARI MERKEZİ yazıyor. Girişte dizi dizi broşürler. -"Hah buyrun bakalım" diye parlıyor Stavros. "Bu da nasıl bir dertse! Aklı fikri bedeninde olan Amerikalı hatunlar oyalansın diye yeni yeni dertler!" Yüzünde sinik bir tebessümle başını çevirip benden yana bakıyor onay beklercesine. -"Stavros" diyorum alabildiğine sakin bir sesle. "Bundan yaklaşık on sene önce ben de böyle bir rahatsızlık yaşadım. Tıbbi adıyla bulimia nervosa. Zamanla geçti tamamen yenebildim, ama izler kaldı geride. Hatta bir romanımda yeme bozukluklarıyla cebelleşen bir kadını anlattım." Derin bir sessizlik oluyor. Nasıl olur? Deminden beri onunla "entellektüel entellektüel" sohbet eden, üstelik de eleştirel bir dünya görüşü sahibi, üstüne üstlük Amerikalı filan değil, Türk olan ben... nasıl olur? Bilmiyor ki yeme bozukluklarını ciddiye alınacak bir hastalık olarak görmeme eğilimi Türk aydınları arasında da hayli yaygın bir tutum. Bulmuş da bunamış, herhalde fazla rahat yetişmiş, beyinlerinden ziyade bedenleriyle var olan kimi burjuva hatunlarının derdi olabilir ancak böyle şeyler. Ciddiye almaya değmez. Biri küçümseme, bir dudak kıvırış, bilmeden atıp tutma cüreti. Bilhassa dışarıdan en aydın, fikren en açık geçinen, mangalda kül, eleştirmedik kişi bırakmayan, kimseleri beğenmeyip kendilerine toz kondurmayan, en-bi-erkek aydınlarımız arasında. Ve tabii gene kimi kadın yazarlar... kalemlerini "kadınsı, kadınca ve kadın" olan her şeyi küçümsemek üzere kullananlar. Ellerinde zıpkınlar, gözlerinde su geçirmez gözlüklerle balıklama dalıp kusurlar-kabahatler-gafletler denizinin yedi kat dibine, avladıkları her özrü karaya çıkarıp uzun uzun inceleyen, lime lime didikleyenlerin meclislerinde, değil kaale alınmak, esamesi bile okunmaz yeme bozuklukları gibi alabildiğine basit ve avam dertlerin. Temelde ikiye ayrılıyor yeme bozuklukları: anoreksia nervosa ve bulimia nervosa. Her ikisi de erkeklerden çok kadınları alıyor pençesine. Anoreksikler arasında erkeklere nadiren rastlanırken, bulimia dan çekenler arasında erkeklerin oranı yüzde 8 civarında seyrediyor. Ve istatistikler, veriler, araştırmalar doğrulamıyor etrafta gırla giden köklü önyargıları. Zira sanılanın aksine, her sınıftan, her kesimden, her dünya görüşünden ve ilginçtir, yaş grubundan kadınlar ömürlerinin farklı farklı aşamalarında tanışabiliyorlar bu sorunla. Tanışıyorlar tanışmasına da ya sonra? Kendilerine saklıyorlar, kimseye anlatmıyorlar. Hiçbir zaman bilemezsiniz. Bilemezsiniz çünkü göremezsiniz bu tür "ucuz" dertlerden en ırak, en muaf görünenlerin dahi mutfakta, banyoda, tuvalette, en yalnız anlarında, yalnızlıklarının mahremiyetinde neler yaşadıklarını, nelerden muzdarip olduklarını. Hiçbir zaman bilemeyiz Stavros un karısının da onlardan biri olup olmadığını...

 

Eylül 2003

 

İzlenme : 7330
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us