. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Kil tabletlerin Karamsarlığı

Bireylerin ne düşündüğüne zerre kadar önem vermeyen, sivilleri sayılardan ibaret gören savaş zamanlarında, ya da yoksullukta, kıtlıkta, insan hayatının hiçe sayıldığı ortamlarda, hayvanların katledilmesinden, doğanın mahvından, kültür eserlerinin tahribinden yakınmak lüks müdür? Türkiye’de kanıksanmış siyasi söylemler içinde maalesef evet. Bizde hayvan haklarından yana söz alanlar illâ ki küçümsenir; hele hele kültürel meselelerle ilgili şikayetlerini, kaygılarını, önerilerini sunanlar böyle zamanlarda karnı tok, ensesi kalın, arkası sağlam bir elitist söylemle eleştirilir. Siyasi söylemimiz ya hep–ya hiç sarkacında gidip geldiği için, eğer hayvanların haklarından bahsediyorsanız mesela insanlara dair temel bir kaygınızın olamayacağı varsayılır. Oysa savaşı da, yokluğu da, yoksunlukları da tartışıp eleştirirken kıyasıya, samimiyetimizin kanıtıdır başka canlıların, bizden değilmiş gibi görünenlerin akıbetini ne denli önemseyip, kendimize dert edindiğimiz. ABD Irak’ı bombaladığı takdirde orada yitip gidecek muazzam bir kültür ve medeniyet birikimini düşünmek, sadece meslekten arkeologların derdi değil, tüm bir uluslararası kamuoyunun meselesi olmalı, olabilmeli.

 

Irak toprakları bundan 6000 yıl önce “medeniyetin beşiği” olan Mezopotamya’nın topraklarıydı. İlk şehirler burada boyverdi. Yazılı kültür burada vücut buldu. Ölüm, yaşam, din ve felsefe üzerine sistematik ve belgeli ilk fikirleri gene bu topraklar besledi. Mezopotamya’dan kalan anıt, şehir ve belgelerin zaten çok azı günışığına çıkarılmışken, yaklaşan savaş 100.000’e yakın arkeolojik kazı ve araştırma sahasını tarumar edebilecek potansiyele sahip. Bunların önemli bir kısmı zaten Körfez Savaşı boyunca büyük zarar görmüştü. Güney Irak’ta bulunan Ziggurat, insanların olanca cehaletine, aymazlığına rağmen 4000 yıl boyunca korudu, koruyabildi varlığını ama havan atışlarına karşı duramadı. Bağdad yakınındaki en az 2000 senelik saray gene Körfez Savaşı esnasında bombalardan büyük zarar gördü. Bu sarayın ikinci bir bombalama sürecinde tamamen yok olması uzak bir ihtimal değil.

 

Mesele sadece henüz kazı alanları değil, bu alanlardan çıkartılan ve daha yüzlercesi keşfedilmeyi bekleyen tabletler. Çoğu kilden oluşan bu tabletler değil bombalar karşısında, bir yerden bir yere taşınırken dahi tehlike altındalar. Tabletlerin en çarpıcı özelliği, gündelik yaşam tarihçiliği için eşsiz bir malzeme sunması. Tabletlerde hikayeleriyle var insanlar. Soyut, hissedilmez, kurumlara has bir tarihçilik değil, “küçük” “sıradan” tanıdık insanların tanıdık hikayeleri, açmazları. Bugün yaşadığınız ve aslında çok da size özgü olduğunu sandığınız bir boşanma, evlenme, ayrı düşme sürecini 5000 yıl önceden kalma bir tanıklıkta bulursanız şaşmayın. Karı koca kavgaları, miras çekişmeleri, toprak davaları... ve ne kadar benzediğimiz, kendimizi, kendi kültürümüzü, kendi dinimizi bu kadar farklı ve ayrı zannederken aslında bize hiç benzemez sandıklarımızla ne denli yakın, nasıl da türdeş olduğumuz... ve hiç çözüme kavuşmayan, cevapsız onlarca soru yaşama ve ölüme dair bu tabletlerde kazılı. Onlar kaybolduğunda, kendimizi anlayabilmekten daha da uzaklaşacağız.

 

Savaşın getirdiği bir başka tehlike, savaş öncesi ya da sonrası ortamlarda ortaya çıkan başıbozukluktan yararlanan hırsızların, tacirlerin geride kalan eserleri yağma etmesi. Bu durumda pek çok eser bir daha dönmemecesine ayrılacak kendi topraklarından, parça parça; uluslararası pazarlarda alıcı bulacaklar, o da eğer şansları varsa. Savaş bir kez başlamayagörsün, bu eserlerin hiçbir yerde güvenlikte olması söz konusu değil artık. Irak’ın bombalanması esnasında Irak Müzesi’nde bulunan yüzlerce kültürel ve arkeolojik eser güvenlikte olacakları düşünülerek Merkez Bankası’nın kasalarına konulmuştu. Arda kalan eserler de, daha uzak ve küçük yerlerdeki görece güvenli yerel müzelere. Banka binası bombalandığında bu kasalardaki eserler de tamamen yok oldu. Yerel müzelerdekilere gelince, onlar da her acıdan kâr çıkarmasını bilen yerel çapulcular ve uluslararası tacirlerce yağmalandı. Gene bu dönemde, devasa heykeller parçalanarak yurtdışına kaçırıldı. Takip eden yıllarda internet üzerinden satışa çıkarıldı Asur kraliçelerinin altınları. Babil’den geriye çok az iz, çok az soluk kaldı bugün Babil topraklarında.

 

Amerikan üniversitelerinde bu büyük kültürel mirasın kaybolup gitmemesi için çırpınan akademisyenlerin dikkatleri çektikleri bir nokta daha var. Binlerce yıl öncesinden kalma bu tabletlerde dikkati çeken en önemli özelliklerden birisi, hemen her birinde gözlemlenebilecek olan inanılmaz derin, bazen sinik boyutlara varan bir karamsarlık. Mezopotamya insanı bundan 5000 yıl önce de, ne kendi hayatına, ne de en soyut ve en genel anlamda varoluşa dair iyimserliğini koruyabilmiş. Boston Üniversitesi arkeologlarının da dikkatleri çektiği gibi, Mezopotamya’dan kalma yazılarda neredeyse dünyanın başka bir yerinde gözlemlenmeyen bir umutsuzluk, kasvet ve yılgınlık var; her şeyin birden yok olacağına, çamura ve toza dönüşeceğine dair çok fazla gönderme ve silinmez bir kötümserlik. Acı olan bu köklü kötümserliğin haklı çıktığına tanıklık etmek bu yüzyılda...


 

23.02.2003

 

İzlenme : 3177
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us