. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
İki kadın iki hayat

İsmi Nurhayat. Ya da benim ona verdiğim ad bu. Temizliğe gidiyor evlere haftanın beş günü. Kocası sakat olduğu ve sakatlara bu memlekette ikinci sınıf insan muamelesi yapıldığı için, evin geçim yükü tamamen Nurhayat’ın omuzlarında.

Kendini bildi bileli çalışıyor o da. Bir tek hafta sonları çalışmak istemiyor el kapılarında, çoluk çocuğuyla geçirecek o zamanı, kıymetli cumartesi pazarı. Miskin miskin pinekleyen onca insanınkinden çok daha kıymetli onun hafta sonları.

Henüz kırk ikisinde, genç daha. Ama üç kendinden, geriye kalanlar da çalışmaya gittiği evlerde olmak üzere on çocuk büyütmüş şimdiye kadar Nurhayat. Seviyor çocukları, seviyor işini, seviyor kendi parasını kazanmayı. Ama işte zaman zaman gözlerinden okuyorum yılgınlığı. Çok efkarlanırsa bir sigara yakıyor, ‘sigara kokusu koltuklardan, kıyafetlerden nasıl çıkarılır’ da dahil her türlü ev işi marifetini gayet iyi biliyor Nurhayat. Pırıl pırıl elinin değdiği her yer. “O temizlik malzemesi reklamlarında manikürlü hanımları değil, benim gibileri oynatmaları lazım gelmez mi?” diyor.

Nurhayat, bir arkadaşımın arkadaşının evinde çalışıyor senelerdir. Böyle tanıştım onunla. Yanında çalıştığı kadın üç evlilik yapmış şimdiye kadar, kalburüstü burjuva, kolej mezunu, ömrünün bir kısmını Avrupa’da, çoğunu da depresyonda geçirmiş. Sık sık âşık olup, sık sık terk ediliyor. Her ayrılıktan sonra başlıyor bir bunalım. Evden çıkmayıp kutu kutu mendiller dolusu ağlıyor. Ne zaman böyle çökse, bakıyorum Nurhayat eline kolonya alıp, bileklerini ova ova teselli ediyor onu. Bazı bazı payladığı da oluyor. “Aman sen de, amma da yaptın F. Hanımcım, dert ettiğin şeye bak. Giderse gitsin herif, seni sevmeyen adamı ne yapacaksın ki zaten? Bırak gitsin. Dert mi bu? Açlık var dünyada açlık!” Ardından pış pışlıyor Nurhayat kadını. “Hadi sen otur, ben sana bir kahve yapayım, iç, şükür de. Yarabbi şükür.”

İşin tuhaf yanı, arkadaşımın arkadaşına tesir ediyor bu sözler. Garip bir denge yakalamışlar seneler içinde. O evde kim ev sahibi, kim onun hizmetlisi ayırt etmek zorlaşıyor bazen. Nurhayat gürül gürül bir karakter. Ne istediğini bilen, kendini ezdirmeyen; ama yüreği kadifeden bir Anadolu kadını. Bilmiyor ki Nurhayat, arkadaşımın arkadaşına ondan çok kendisini görmeye gidiyorum ben. Bilmiyor ki Nurhayat, feyz alıyorum ondan. Senelerdir bu ilişki böyle.

Birkaç gün önce gene uğradım yanlarına. Ama bu sefer roller tersine dönmüş. Baktım Nurhayat’ın gözleri kan çanağı. Arkadaşımın arkadaşı yanında oturmuş, teselli etmeye çalışıyor onu. “Hayırdır?” dedim.

“Sorma,” dedi arkadaşımın arkadaşı. Çekti beni bir kenara. “Öldürülen gazeteci var ya hani, Ermeni’ymiş. Tanımaz etmez adamı, ona ağlıyor bizim deli.” Bakışıyoruz. “Sen konuş da kendine gelsin,” diyor bana. “Ona ne elalemden. Öyle her tanımadığımızın arkasından ağlarsak iyi valla.” Sonra fısıldıyor kulağıma. “Kastamonulu di mi bu kadın? Yoksa Nurhayat da mı Ermeni?”

Salona geçip yanına oturdum. “Yazık be, yazık,” dedi Nurhayat. “Ne zor yetişiyor di mi bebeler. Ne zor büyüyor, adam oluyor, eli kalem tutuyor insan. Ermeni’ymiş. Ne olmuş yani. Hepimiz Allah’ın kulları değil miyiz? Ne ayrı gayrımız var. Sonra geliyor bir cahil, belli ki doldurmuşlar yazık, ah kendini bilmez, vuruyor adamcağızı.” Kulağıma eğildi. “Sen şu F. Hanımcımla konuş da kendine gelsin. Hep depresyon, hep depresyon. Neymiş, herif bana niye yüzük almadı, niye lüks yere götürmedi? Bunlara ağlıyor vallahi. Ulan bak desene, memlekette neler oluyor desene şuna. Yazık günah di mi insanlara?.. Açlık var açlık!”

Ağzım açık bakıyorum Nurhayat’a. Burnunu çeke çeke, işe koyuluyor yeniden. Mutfakta beni bekliyor arkadaşımın arkadaşı. “Konuştun mu, kendine gelmesini söyledin mi?” diyor. “Yok”, diyorum. “Ben sadece dinledim. Bence sen de dinle Nurhayat’ı...”

 

04.02.2007

 

İzlenme : 3960
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us