. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Bu dünyaya çocuk getirmek

 

Böyle kaotik bir dünyaya asla çocuk getirmemek gerektiğine inanan bir arkadaşımla buluştum geçenlerde. Feminist, nihilist, akıllı, bilgili, konuşkan, bir de kendini hırpalama potansiyeli hudutsuz olanlardan.

Oturduk karşılıklı, o masanın bir kenarında, ben bir kenarında, karnım burnumda. İkinci çocuğa fena halde hamile... Bravo doğrusu, bu kadar iyimser olduğunu bilmezdim, dedi bir solukta. Neyi kastettiğini sorunca şöyle uzun bir açıklama geldi ardından:

Entelektüel çiftlerin çocuk yapmaları delilik gibi geliyor bana. Hani dünya umrunda olmaz, ne kafa yorarsın, ne vicdanına fazla mesai yaptırırsın, o zaman bir sürü çocuk da yaparsın elbette, ne gam. Yahut alabildiğine kaderci birisindir diyelim. Hani Allah verdi, rızkını da verir diye diye, bir pasiflik, kendini koyvermişlik deryasında yüze yüze gene yaparsın bir sürü çocuk, onu da anlarım. Ama yazan, çizen, kafa yoran insanların bir çocuk yapması bile bir mucizeyken, siz ikinciye nasıl cesaret ettiniz, pes! İki çocuk peş peşe yaptığına göre hem şu dünyaya hem bu memlekete itimadın büyük demektir. Ben asla yapmam, yapamam. Baksana ne demokrasimiz demokrasi ne bugünden yarına çıkış belli.

Cevap veremedim bir süre. Sorular soruları tetikledi zihnimde. Çocuk yapmak iyimserlik belirtisi mi hakikaten? İyimser olduğumuz için mi bu hayata bebek getiriyoruz acaba? Hani bir umut mu bizleri ayakta tutan? Geleceğin bugünden daha güzel, daha adil, daha yaşanılası olacağına dair bir umut kırıntısı mı yanıp sönen yüreklerimizde? Yoksa bencil bir arzuyla, belki basit ve som bir ölümsüzlük arayışıyla mı hareket ediyoruz? Adımız, soyumuz, yani şu geçici dünyada bir devamlılığımız olsun mu istiyoruz? Böyle bakınca romancının ölümsüzlük arzusuyla çocuk yapmanın ardındaki ölümsüzlük arayışı o kadar da uzak düşmüyor birbirinden.

Yoksa dünyaya ve dışarıya olan itimadı yitirdiğimiz için mi özel alan denilen kozaya çekiliyoruz iyiden iyiye? Bunalıma girdikçe kendini yemek pişirmeye, ev işlerine, o küçük ve kontrol edilebilir gibi görünen ev içi dünyanın ayrıntılarına veren kimi kadınlar gibi. Bir hudut mu çiziyoruz özel alan ile kamusal alan arasında?

Hani sessiz sakin düzenli bir Avrupa kasabasında yaşasak anlarım. Oralarda çocuklar huzurla büyüyor, her türlü imkânlardan faydalanarak, diye devam etti söze arkadaşım. Ama dünyanın geri kalan yerlerinde, hele bizim gibi her günü iniş çıkış olan bir memlekette çocuk yetiştirmek akıl kârı değil gibi geliyor bana! Sustuk bir müddet. Peki ya bizler? dedim. Biz hepimiz böyle böyle büyümedik mi? Bugün olduğumuz insanlar haline dönüşmedik mi?

İnsan bir sarkaç umut ile umutsuzluk arasında salınan. Bizim gibi ülkelerde belki sarkaç daha hızlı, daha hareketli. Ama ne sakin düzenli Avrupa kasabaları gördük, çocukların son derece mutsuz ve depresif yetişkinlere dönüşebildikleri. Ne karman çorman kalabalık Doğu nun limanlarını gördük, çocukların tüm yoksunluklara rağmen mutlu ve özgür olabildikleri.

 

29 Temmuz 2008

 

İzlenme : 3106
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us