. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Öteki ben

Yakup Kadri nin 1928 senesinde İsviçre den Leman Hanım a gönderdiği mektuplar bir yazarın iç dünyasına ışık tutmakla kalmıyor, aynı zamanda Türkiye deki aydın zümrenin iç dinamiklerine, özlemlerine ve çelişkilerine dair önemli ipuçları da sunuyor bizlere.

Avrupa ya gidip de oradan memleketteki tanıdıklarına mektuplar yazan pek çok aydın gibi Yakup Kadri de gurbette gördüklerini karşılaştırmalı bir gözle aktarıyor ekseriya. "Buralarda ne var, bizde ne yok." "Onlar neleri nasıl başarmış, biz neyin ne kadar gerisinden geliyoruz!" Fakat belki de söz konusu mektupların en ilginç özelliklerinden biri yazarın Avrupa da "öteki ben" ile karşılaşıp, onu nasıl anlamlandıracağını, nereye yerleştireceğini bilememesidir. Ne de olsa siyasi tarihimiz boyunca envai çeşit sebepten ötürü Avrupa ya gidip gelen Türklere en büyük sıkıntıyı veren orada Batılılarla nasıl konuşacaklarını bilememeleri değil, Batılının gözü önünde birbirleriyle nasıl kaynaşacaklarını bilememeleri olmuştur. Ta o zamandan bugüne diyar-ı Garp ta bir Türk seçkininin görmek istediği en son kişi bir başka Türk tür. Yurtdışındaki Türk aydınların en büyük sıkıntısı işte o "öteki ben"dir.

İsviçre de kaldığı otelde bir Türk ün daha olduğunu keşfediyor Yakup Kadri. Hem memleketlisi olan hem de ona fersah fersah ırak bir Türk ün. "Tam benim masamın yanı başında bir heyuladır oturuyor" diye tanıtıyor o "öteki ben"i. Ve devam ediyor: "Ayaklarında ökçesi basık terlikler, sırtında aba gibi bir palto, tıraşı uzamış bir adam... Bir ağız şapırtısı, bütün başlar dönüp dönüp bizim tarafa bakıyor. Derken herif yemeğini bitiriyor. Bu sefer bir başka şeyi, su veya meyve istemek için tekrar garsonu çağırmak lazım geliyor, çat! Çat! Bıçağıyla tabağına vuruyor. Derken garson kız aman, vurma, yapma der gibi yanına yaklaşıyor ve vahşiyi teskin ediyor."

Oturduğu köşeden gözucuyla tedirgin bu "vahşi"yi seyrediyor aydın. Kişisel düşünce dünyasında "beriki"ni kendinden uzaklaştırmakta pek zorluk çekmediği halde, başkalarının gözünde sırf aynı milletten geldikleri için aynı kefeye koyulabileceği düşüncesinden tedirgin oluyor. Türk Batılılaşması her şeyden evvel surete çekidüzen vermeyi talep ettiğinden, "imajı bozuk" olan her kişi ve her unsur rahatsızlık veriyor. Türk aydını görücüye çıkmış gibi hissediyor kendini Batı karşısında. Evin diğer odalarında yoksulluk da olsa, hani yırtık pırtık koltuklar, eski püskü eşyalar ya da arkada mesela ot bürümüş sararmış bir bahçe, bakımsız, susuz.. olsun varsın, görülmediği müddetçe mesele yok; aslolan misafir odasının şıklığı, pürüzsüzlüğü, tamlığı. Misafir odamızda danteller, kadife perdeler ve yenilikten değil kullanılmamaktan ötürü ışıldayan göstermelikler... İstiyoruz ki Batılı hep misafir odamızda görüşsün bizimle. Hatta bizler de hep misafir odamızda yaşayalım, değmeden evin geri kalan kesimlerine.

"Benim Türk olduğumu anlayıp veyahut öğrenip benimle konuşmağa başlayacak diye ödüm kopuyor" diye devam ediyor mektuplar. Bir tedirgin yemek daha sonlanırken, Yakup Kadri "öteki ben"e varlığını hissettirmeden usulca kalkıyor masadan, uzaklaşıyor.

 

01.08.2004

 

İzlenme : 3334
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us