. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Özgürlük sokaktan gelir!

 

Paris´te, Seine Nehri´nin kıyısında sakin bir gece. Gökyüzü kat kat derinleşen bir lacivert derya halinde. Vakit ilerlemiş olmasına rağmen şehir cıvıl cıvıl. Uyumaya niyeti yok daha. Ve Fransız gençler, ellerinde sandviçler, sigaralar, içeceklerle oturmuşlar kaldırımlara. Bazıları ayaklarını nehre sarkıtmış, bazıları sırtlarını birbirlerine yaslamış. Konuşuyor, şakalaşıyor, gülüşüyorlar. Ortalık turistten geçilmiyor. Dünyanın her köşesinden yolcu kalkmış gelmiş buraya. Japon, Amerikalı, Arap aileler yüzlerinde saklamaya gerek duymadıkları bir merakla dolaşıyorlar. İnsanlarda gözle görülür bir rahatlık var; beden dillerine yansıyan bir rahatlık. Turistler bile birbirlerine selâm veriyor, aynı tecrübeleri yaşıyor olmanın verdiği yakınlıkla tebessüm ediyor. İki adımda bir aşık bir çift ilişiyor gözünüze. Ya herkes aşık bu şehirde ya buraya sadece aşıklar geliyor. Ve ben en "uykusu kaçmış, çoluğunu çocuğunu evde bırakmış, yalnız ve durgun" halimle bir kenardan usulca seyrediyorum bu manzarayı. Paris´te dolaşan hemen her İstanbullu kadın gibi benim de içimde bir damar hafiften cızz ediyor. Gönlüm istiyor ki canım İstanbul, güzelim İstanbul da öyle sadece belli başlı semtlerinde değil, her köşesinde böyle bir rahatlığa kavuşsun. Sokaklarında kadınların gece vakti de olsa rahat rahat yürüyebildikleri, gençlerinin aşklarını özgürce yaşayabildikleri, kimsenin kimseyi taciz etmediği, insanların gergin ya da şüphede olmadığı ve yabancıların bile birbirlerinden bir Allah selâmı esirgemediği bir şehir halini alsın.


Belki diyeceksiniz ki, "İyi de makyaja aldanmamak lâzım. Aynı Fransızlar kendi içlerindeki yabancı göçmenlere eşit davranmıyor. İlk bakışta görünmeyen derin bir toplumsal ayrımcılık var orada." Ya da belki diyeceksiniz ki "Paris sokaklarında hava öyle şeker şerbet olabilir ama bu arada Fransız siyasetçiler habire gerginlik üretiyor. Türkiye´yi açıkça Ötekileştiriyor..." Belki de haklı olarak itiraz edeceksiniz: "İstanbul gibi bir şehir yok ki yeryüzünde. Nasıl bir başka şehirle kıyaslarsın? Yapay bir karşılaştırma bu. Zoraki." Tüm bunlara amenna. Hatta kimbilir belki kiminiz daha sert çıkacak, diyeceksiniz ki, "amma da kompleksli, özenti bir tavır içindesiniz. Paris´e gidip etrafa gıpta ediyorsunuz.... Sonra da oradan buraya bakıp yazıyorsunuz. Osmanlı´dan bu yana dinmeyen tipik aydın kompleksi....."


Bütün bu lafları duyar gibiyim. Duyuyor ve anlıyorum. Ama ben bu yazıda öyle büyük makro meselelerden değil, küçük, ufacık bir özgürlükten söz ediyorum: Sokakta yürüyebilme özgürlüğünden!


Çocukken başlayan bir özgürlük bu. Sokakta oynayabilme imkânıyla gelen temel bir hak. Basit ama etkileri ömür boyu süren bir kentsel ayrıntı. Bugün orta yaşını geçmiş kime sorsanız benzer bir şikâyet duyarsınız. "Bizim zamanımızda her akşam sokakta oynardık. Kapıcının çocuğu da apartman yöneticisinin çocuğu da her fırsatta dışarı çıkardı. Hep beraber bağrış çağrış oyunlar kurardık. Mahalle diye bir şey vardı. Sokak diye bir şey vardı o zamanlar. Anne babalarımız merak etmezdi. Ara sıra balkondan bakarlardı, o kadar. Oysa şimdi böyle bir şey kalmadı. Artık kimse çocuğunu sokağa bırakamıyor. Yeni kuşak sokak nedir tanımadan büyüyor."


21. yüzyıl başında İstanbul´da giderek daha fazla sayıda çocuk daracık bir apartman odasında, kendi başına, televizyon ya da bilgisayar karşısında, yaşıtlarından uzak, dış dünyadan kopuk ve sokaktan ürkerek büyüyor.


Halbuki özgürlük sokakta başlar. Demokrasi zihinlere sokakta yerleşir. Farklılıklarla birlikte yaşama alışkanlığı, hiç kimsenin dünyanın merkezi olmadığı idraki, ortak nezaket kalıpları ve birbirine saygı sokakta öğrenilir. Bir şehrin, bir ülkenin insanlarını mutlu ya da mutsuz eden ayrıntılar hep gündelik hayatın içinde saklıdır. Birey olarak sokaklarla ilişkimiz toplumsal dokumuzu etkiler. Pencereyi açtığımızda gördüğümüz o daracık yollardan ya da gün içinde geçtiğimiz güzergahtan ibaret değildir sokaklar. Kültürün, medeniyetin tıp tıp atan damarlarıdır. İnce ince, mavi mavi uzanırlar şehrin bağrında. Binalar, anıtlar, müzeler, sergiler, kafeler tamam da, bir şehrin yaşam kalitesinin asıl göstergesi sokaklarıdır.


Bağnazlık kapalı kapılar arkasında örülür. Bağnaz insan kendini herkesin üstünde görür. Kibirli, elitist insan camdan duvarlar çeker kendiyle başkaları arasına. Sokağı sevemez. Zihin ve gönül açıklığı ise sokakta ve sokaklarla büyür. Sanatçı dediğin sokak sevmemezlik edemez. Edebiyatın enerjisi ve ritmi sokaktan gelir. Resimler atölyelerde yapılır, filmler platolarda çekilir, müzik albümleri stüdyolarda tamamlanır, romanlar evlerde yazılır belki ama sanatın her türlüsü ilhamını sokaktan alır.


Türkiye´de hep siyaset ve ekonomi konuşmaktan, habire sıcak gündem tartışmaktan, gündelik hayatımızın temel unsurlarına yakından bakmaya bir türlü fırsat bulamıyoruz. Büyükşehir Belediyesi keşke bir kampanya başlatsa. İstanbul´un altyapısına, köprülerine ya da binalarına değil bu sefer sadece sokaklarına odaklansa. Kadınların sokakta daha rahat yürüyebilmeleri, çocukların sokakta oynayabilmeleri, vatandaşların ortak yaşam kültürünü geliştirebilmeleri için.... velhasıl sokakların elimizden kayıp gitmediği bir güzel şehir için kampanya... Sokakları kaybedersek kültürü kaybederiz.

 

 

05.07.2009

 

 

İzlenme : 3490
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us