. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Sessizlikte bir nota

 

YURTDIŞINDA doktorasını yapan genç, başarılı bir Türk kadını anlatıyor: "Amerika´dayken gazeteleri takip ediyorum. O kadar moralim bozuluyor ki. Hiç mi birbirini seven yok bu ülkede diye konuşuyoruz eşimle. Sonra geliyoruz memleketimize. Bir bakıyoruz hiç de zannettiğimiz gibi değilmiş. Ailelerimiz, komşularımız, arkadaşlarımız, toplum kavgasız yaşıyor. O zaman anlıyorum, gazetelerimizdeki gürültü patırtı gündelik hayatta yok. Seviniyorum doğrusu. İyi ama eli kalem tutanlarımız neden bu kadar hırçın?"

Başkaları hakkında yazarken son derece temel bir gerçeği unutuyoruz galiba: Hakkında yazı yazdığımız kişilerin de insan olduğunu. Onların da yürek kafeslerinde bir kalp taşıdıklarını. Kalp ki camdandır, billur bir dünyadır. Bakıyorum gazetelere. Edebiyat dünyasından kimin ne kadar para kazandığı hakkında boy boy haberler. "Aşk ve Para" bağlantıları kurulmuş. İnsanın emeğinden kazanması ayıp sanki ya da sırf para kazanmak için Mevlânâ hakkında yazmışım gibi. Kinayeli, dikenli ithamlar.

Şair ve yazarlara fikirlerini sormuşlar. Bir kısmı sağolsun bir araba dolusu taş atmış. Kimi demiş ki: "Elif Şafak iyi bir yazar değil. Reklam ve pazarlama sayesinde satıyor." Kimisi demiş ki: "Bu kadar reklam bana da yapsalar ben de satarım." Marketing, reklam şirketleri, popüler kültür, efsaneler... Sonra telefonlar çalıyor. Gazeteciler arayıp "Filancaya ne cevap vereceksiniz?" diye soruyorlar. Halbuki ne filancaya ne falancaya cevap vereceğim. Polemik sevmiyorum. Gazeteleri takip ederken morali bozulan o gencecik akademisyeni hatırlıyorum. Kalemimi daha hayırlı işler için kullanmak istiyorum. Ama bir sebebi daha var polemiklerden uzak durmamın, en haksız eleştirmenime dahi cevap vermememin: Çünkü canım yanıyor. Çünkü inciniyorum. Çünkü ağırıma gidiyor. Çünkü robot değil, insanım.

* * *

Tasavvufta yollar kat etmiş manevi büyükler diyor ki: "Evlat, öyle bir kıvama gelmelisin ki, taş da gül de bir olmalı gözünde. Ne iltifata sevinmeli, ne yergiye üzülmelisin." Bense hâlâ güzel sözle mutlu oluyor, kötü sözle inciniyorum. Demek ki pişmemişim, pişmemişim, pişmemişim.

Eleştiri iki şekilde olur. Eleştirdiğin insanı ya daha ileriye götürmek ya dibe çekmek için. Birincisi "yapıcı eleştiri", yaraya merhem sürer gibi. İkincisi "yıkıcı eleştiri", keskin ve sirkeli. Yapıcı eleştiri ne kadar ağır olursa olsun başımın üstünde yeri var. Öğrenirim ondan. Öğrenirim kusurlarımdan. Seve seve. Ama hani şu dibe çekmeler var ya. Enerjim azalıyor. Moralim bozuluyor. Bazen romanlarımı yayınlamaktan vazgeçmeyi düşünüyorum. Yazmayı bırakamam ama hiç olmazsa yazdıklarımı kendime saklayayım diyorum. Ne gerek var bunca kem söz işitmeye?

Ama sonra bir okur mektubu geliyor beklenmedik bir yerden. Bir e-mail, bir kart, dolmakalemle yazılmış bir mektup, kurutulmuş bir çiçek, bir hayır duası. Kız öğrencilerin yaptığı kolyeler; Adana´dan, Batman´dan, Elazığ´dan tebrikler; hapishanelerden dokunaklı teşekkürler... Amasya´dan, İzmir´den, Konya´dan, Rize´den, Amsterdam´dan, Berlin´den, Boston´dan.... Romanımın, gönüllerinin kapısını nasıl araladığını, AŞK´ın onlara ruhdaş olduğunu anlatıyorlar. Gözlerim doluyor. İncinen yüreğimde hummalı bir tadilat başlıyor. Dedim ya, hamım daha, güzel söze seviniyorum.

Ve okurlar... Edebiyat okurları... O kadar çoklar ve o kadar azlar. O kadar özeller ve o kadar güzeller. Öylesine som, pazarlıksız, hakiki, samimi ve baki... Sevgili okur, sen olmasan bu hengâmede kurur pilim. Okur bil ki sana müteşekkirim.

"Bilenlerden misin, öğrenenlerden mi?" diye soruyor bir gönül dostum. "Öğrenenlerdenim, şükür" diyorum. "O zaman sevin" diyor. "Teşekkür et en haşin eleştirmenlerine. Kırıyorlar ya kalbini, sevin çünkü nefsine ağır gelen şeyde senin için hayır vardır." Haklı. Ve ben o yüzden yazıyorum bu yazıyı. AŞK´ı bir çırpıda karalayanlara, nefsime ağır gelen sözlerindeki sonsuz hayır için teşekkür ediyorum...

 

03.09.2009

 

İzlenme : 4172
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us