. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Akıllı kadın nasıl giyinir?

 

KAMUSAL alana adım atmak, imajlar dünyasına bodoslama dalmak demektir. Ve bu dünyanın katı kuralları en çok kadınları ilgilendirir, gene en çok onları şekillendirir. Erkekler için de imaj başlı başına bir meseledir ama hiçbir zaman kadınlar için olduğu kadar değil. Yazılı ve görsel basında türban tartışmalarına biraz olsun ara verip, Türkiye´de biz kadınlar hangi kodlar uyarınca giyiniriz (ya da giyinemeyiz), bir de onu konuşsak keşke.

Kadınlar, kılık ve kıyafetlerine göre kategorilere konulur. Biçimsel önyargılar öyle derindir ki, sarsması kolay değildir. Filmlere ya da TV dizilerine bakın. "Akıllı kadın"a biçilen net bir imaj var: Saçlar toplu, kılık kıyafet bildik bir tarz, mümkünse gözlüklü, mümkünse kumral... "Ruju belirgin, elbisesi hafif dekolte, ayakkabıları topuklu, sarışınlık" hali ise bir başka tür dişiliğe göndermedir. Beynin değil, bedenin öne çıktığı bir kategori... Beden üzerinden tanımlanan kadın, hemcinslerince kıskanılır, erkeklerce arzulanır, toplumda hem beğenilir hem aşağılanır; yalnızdır aslında, yalnız bırakılır.

Bu şekilsel ayrımlar küçük yaştan beri içimize işler, beynimize kazınır. Dolayısıyla kamusal alanda saygı görmek isteyen kadınlar, bilerek ya da bilmeyerek, bazı giyim kuşam tarzlarından özenle sakınır. Kadınlar durmadan kendilerini sansürler, hareketlerini kısıtlarlar. En kadınsı hallerini bastırırlar. Ne kadar kapatırlarsa ruhlarını, bedenlerini, o kadar korunaklı olacaklarını sanırlar. Bankalarda, bürokraside, özel şirketlerde, sokakta, otobüste.... Hayatın hemen her alanında kadınlar bunu hep yapar, günbegün, senebesene.

1960 sonları ve 70´lerin çalkantılı dönemlerini yaşayan kadınlar bilir ki, "en ilerici", "en liberal", "en açık fikirli" görünen ortamlar bile kadınlar söz konusu olunca değişir, köhnemiş refleksler verir. Ummadığın insanlar birden muhafazakârlaşır. Bir zamanlar "bacı" idi kadınlar! Bacılar makyaj yapmaz, kılık kıyafetine özen göstermez, cinsiyet ve cinsellik çağrıştıran her türlü şeyden uzak dururlardı. Ciddiye alınmak isteyen kadın kendini "bacılaştırmak", yani "kadınsı-sızlaştırmak" durumundaydı. Keza 1930´ların ikonografisini analiz eden birbirinden değerli araştırmacıların (Şirin Tekeli, Ayşe Saktanber, Ayşe Kadıoğlu...) belirttikleri gibi reformlar sayesinde kamusal alana giren ve büyük atılımlar gerçekleştiren Cumhuriyet kadını da görsel açıdan bir de-feminizasyon yaşamıştı. Kısa, küt saçlar, mümkün mertebe koyu, düz kıyafetler, az makyaj.

O günden bu yana neler değişti? Neler aynı kaldı? Hâlâ kamusal alanda, bilhassa akademide, medyada, bürokraside ve hele siyasette var olabilmek için de-feminizasyon gerekmiyor mu? Yani kadınlar "kadınsı" görünmemeye dikkat etmiyor mu? Renkler, aksesuvarlar ve makyaj söz konusu olduğunda ya da etek boyu, elbise kesimi, sadelik-kapalılık gibi ayrımlar söz konusu olduğunda hemen hepimiz benzer kıyafet kodlarıyla hareket ediyoruz. Kamusal alanda kadın olmak demek, "de-feminizasyon" demek.

Mesleğinde saygı görmek isteyen kadınlar, kıyafet kodları aracılığıyla kendilerini zırhlandırmaya çalışıyor. Hepimizin içine sinmiş bu kültürel kalıplar. Bakmayın böyle yazdığıma, hep koyu renkler giyen, hep saçını toplayan ben de farklı bir şey yapmıyorum aslında. Bir tek gün bile cıvıl cıvıl pembe, iddialı bir yeşil ya da eflatun elbiseyle, rahat ve şen şakrak "edebiyat söyleşisi" yapmadım ki. Hep bir kapanma, hep bir ciddiyet, hep bir mesafe, hep bir "erkeksilik", hep bir "kabuklanma"... Nedendir kadınlıktan bu kadar korkmamız? Nedendir bir türlü kendimiz olamayışımız? Sizi bilmem ama ben bedenini rahatlıkla, kendiyle barışık bir edayla taşıyan kadınlara öyle saygı duyuyorum ki...

Eğitimi artan kadın kadınsılığıyla daha kolay barışır zannediyorsunuz, halbuki öyle olmuyor. Belki de eğitim seviyesi yükseldikçe, çalışma hayatının çarkları içine girildikçe, kadınlar, kadınlıklarını daha büyük bir yük gibi algılıyor. "Ciddiye alınmak" ve "kişiliğimiz ve işimizle öne çıkmak" için habire kapatıyoruz kendimizi. Sansürlüyoruz beden dilimizi. Türbanlı ya da türbansız fark etmez, biz kadınlar zihnen hep "tesettürlü" geziyoruz ya.

 

28.01.2010

 

İzlenme : 4996
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us