. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Filanca bey ve eşi

 

Bilmem hiç zihninizi kurcalar mı? Böyle büyük, kelli felli davetlerde, garip bir uygulama vardır. Davetiye esasen erkeğin adına gönderilir. Diyelim ki filanca politikacı ya da falanca gazeteci veya bürokrat. Ancak eşli bir toplantı söz konusu olduğu için hanımının da gelmesi arzu edilir. Dolayısıyla zarfın üzerine şöyle bir şey yazılır: Fişmekan Bey ve Eşi.
Ne zaman bu tür zarflar görsem etrafta, düşünmeden edemem.
Eğer bir kişiyi bir yere davet ediyorsanız onun ismini öğrenmek gerekmez mi? Şayet profesyonel bir erkek bir yere çağrılıyorsa ve onun karısını da orada görmeyi samimiyetle arzu ediyorsanız, o insanın ismini yazmak çok mu zor? Bu şekliyle biraz saygısızlık aslında, ama böyle allı pullu zarflarda gelince hemen fark edilmiyor belki. “Ali Efendi seni davet ediyorum, ha bi de karını” der misiniz gündelik hayatta? O insanın bir ismi var. Kocasından ayrı bir kişiliği var. Neden olmasın, şu seçkin organizasyonların davetiyelerinde “Fişmekan Bey ve Falanca Hanım” yazsa ne olur? Hatta “Falanca Hanım ve Fişmekan Bey” olsa mesela?
Ciddi, kallavi ve erkek ortamlarda kadınların “eş kontenjanından” ikinci planda tutulmaları, daha zarftan başlıyor ya, davet boyunca da aynen devam ediyor. Kadınlar da ayak uyduruyorlar bu düzene adeta kendiliğinden. Hemen bir kenara toplanıyorlar. Çocuklardan, yemeklerden, havalardan, hastalıklardan bahsetmek üzere. Erkekler ise başka tarafa öbekleniyor. (Aralarında nadiren bir-iki kadın olabiliyor. Onlara da “erkekleşmiş kadınlar” gözüyle bakılıyor. Kavgacı, hırslı, kadın gibi olmayan kadınlar kategorisinden.) Mühim meseleleri tartışmak üzere, memleketten, dünyadan, siyasetten, ekonomiden bahis açarak.

DÜZENE AYAK UYDURMAK...
Halbuki bu konuların tek tek her biri, madem ki beraber yaşıyoruz şu yerkürede, aynen biz kadınları da ilgilendirmekte. Biraz da biz konuşsak siyasetten, biraz da biz fikirlerimizi kolektif alanda paylaşsak. Ortadoğu’daki ayaklanmalar, yeni dünya düzeni ya da işsizlik hakkında yorumlar yapsak. Ve biraz da erkekler dem vursalar bebeklerden, çocuklardan, kreşlerden, okullardan, yemek tariflerinden. Birbirinden bu kadar yalıtılmış, baştan ayrışmış sohbet konularını döne döne tekrarlamasak artık.

KOCASININ YERİNE...

Siyasi yelpazenin hem sağında hem solunda, öyle politikacı eşleri tanıyorum ki inanılmaz yetenekliler. Son derece birikimli, duyarlı, sezgileri kuvvetli ve bence kocalarından çok daha makul (ve daha az tepkisel) hareket etme yeteneğine sahip. Her seferinde içim sızlıyor bir parça. “Keşke diyorum, bu kadın siyasette olsaydı, kocasının yerine. Eminim çok şey yapabilirdi.”
“Siyasetçi eşi nasıl olmalı?” tartışmaları ve klişeleri sırf bize özgü değil elbette. İngiltere’de Tony Blair döneminde çok şeyler yazıldı hukukçu olan Cherie Blair hakkında. Keza Amerika’da da bu konu sık sık gündeme gelir. “Tipik hanım” konumuna uymayan, bağımsız durabilen ve düşünebilen her siyasetçi eşi her ülkede basının sillesini yer. Ama bizde biraz daha hırçın yaşandı bazı tartışmalar, gereksiz yere takıldık politikacı eşlerinin kıyafetlerine.

HİÇ KOLAY DEĞİL
Kolay değil bence politikacı eşi olmak. Ya da komutan eşi olmak. Keza üst düzey bürokrat eşi olmak. Mesleğinde yükselen ve kendini günde yirmi saat işine adayan bir erkeğin karısı olmak, evi çekip çevirmek, hiç falso vermemek, basının gözlerini sürekli üzerinde hissetmek ve emeklerinin kamusal alanda takdir edilmediğini görmek sanmam ki kolay olsun.

EŞ KONTENJANINDAN DAVETİYE
Sizi bilmem ama ben “eş kontenjanından davetiye alan kadın” olmanın kişilik sahibi her kadın için zor bir tecrübe olacağı inancındayım. Sürekli kendini geri planda tutmak, tüm varlığınla eşinin başarısına odaklanmak, görünür ve görünmez olmak arasında bir ince eşikte durmak, hareketlerine, kıyafetlerine azami dikkat etmek, gene de kimseye yaranamamak hafif olmasa gerek.

ÜÇ TÜRLÜ ÖRNEĞİ VAR
Üç türlü örnek var karşımızda. Birinciler, ne yazık ki, bulundukları konumu bir “hak” gibi görüp başka kadınları ezmek için kullananlar. Kocası “birinci filanca” ise, kocası “üçüncü filanca” olan kadının karşısında kendini üstün sayanlar. Etraflarındaki herkese emir eri gibi davranan, kocalarından daha kralcı, daha hiyerarşi düşkünü. Böyle kadınlar da var.
İkinciler ise tamamen farklılar. Kendilerine ait dünya görüşleri, tercihleri ve gayeleri olan, üstelik bunları gerçekleştirmekten geri durmayan kadınlar. Çetin ceviz. Dirayetli. Bir birey olarak kendi başına var olmak isteyen. Öylesine uzaklar ki klişeleşmiş “munis evhanımı” modelinden.
Bir üçüncü siyasetçi eşi modeli daha mevcut. Bulunduğu konumdan çok da hoşnut olmayan, kendilerine verilen rolün altında biraz ezilen, yapabilseler hemen şu an çekip gidecek olan, unvan ya da mevki veya prestij değil, aslında sadece ve sadece “saadet ve huzur” arayan kadınlar. Bir anlamda kendilerini yanlış zamanda, yanlış yerde bulan kadınlar...
Birbirinden çok farklı “eşler” var. Bizde ve dünyada. Ama her biri isimlerinin davetiyelere açıkça yazılmasını ve ayrı bir birey olarak görülmeyi hak ediyor şüphesiz.

 

27 Şubat 2011

 

İzlenme : 3071
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us