. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Hayal ile hakikat

 

Geçenlerde, İngiltere’de beraber bir edebiyat festivalinde sahne alacağımız yaşlıca, babacan tavırlı bir edebiyat eleştirmeni, şöyle bir şey söyledi bana, şaka yollu: “Valla romanlarınızdan ötürü sizi tebrik ederim. Ama en çok eşinizi tebrik ederim. Bir romancı eşi olmak kadar korkunç bir kâbus var mı acaba?”
Güldüm. Daha başka kâbuslar da vardır herhalde şu hayatta. Sanmam ki “Kâbuslar Top Ten” listesinde başı romancılar çeksin. Bizden beterleri de var. Mesela siyasetçi eşi olmak herhalde daha zordur. Doktor eşi olmak da epey zahmetli olsa gerek. Bence biz dokuzuncu, hadi bilemediniz sekizinci sırada olabiliriz. Ama romancı eşi olmanın toz pembe bir rüya olmadığını, ne kadar derin çelişkiler, zorluklar, fedakârlıklar ve sancılar taşıdığını da gayet iyi görüyorum. O yüzden edebiyat eleştirmenine hak veriyorum. Lakin ben bu yazıda işin bir de öteki kısmına bakmak niyetindeyim. Madalyonun diğer yanına. Hani biz romancılar çekilir insanlar değiliz, kabul. Peki ya bir gazeteci eşi olmak ne demek? O nasıl bir serüven?
Bu soruyu bizlerden evvel, meslekte en az otuz seneyi devirmiş kıdemli gazetecilerin eşlerine sormak lazım. Keşke büyük gazetelerimizde böyle bir haber dosyası yapılsa. Türkiye’nin önde gelen gazetecilerinin eşleriyle konuşulsa mesela. Merak ediyorum. Yıllarını bu çetin ama renkli mesleğe adamış insanların hep yanında olmak, iyi günde kötü günde beraber yürümek ne demek, bir de onların hanımlarına ve beylerine sorulsa? Kim bilir neler duyarız, ne hikâyeler.... Gazetecilerin yazdığı otobiyografileri son derece kıymetli buluyorum. Mesleğe nasıl başlamışlar, henüz tıfıl bir gazeteci iken kimlerle çalışmışlar, senebesene neler geçirmişler. Hangi görüşten olursa olsun, hangi geçmişten gelirse gelsinler. Zira onlar bir yandan kendilerini anlatırken bir yandan da kaç döneme tanıklık ediyorlar. Bir ülkenin sosyal, kültürel ve siyasi haritasını çıkarıyorlar. Öte yandan bir de, aynı gazetecilerin eşleri oturup birer kitap yazsa. Bunca sene, hem de Türkiye gibi bir ülkede, bir gazeteciyle evli kalmanın bilinmeyen yanları üzerine. Bir de onların gözünden okusak memleketin 1950’lerini, 60’larını, 70’lerini, 80’lerini, 90’larını.... ta bugüne kadar uzanan bir seyrüsefer. İlginç olmaz mı?

HER ŞEY GERİDE KALIR
Ben bir gazeteciyle evliyim. Sadece kocam değil, nice arkadaşım, dostum, tanıdığım ya da uzaktan saygı duyduğum insan gazetecilik mesleğini icra etmekte. Buna rağmen öyle zamanlar oldu ki, Allah biliyor ya, geçmişte zaman zaman gazetecilere kızmış, kırılmış, içerlemişimdir. Her romancı gibi ben de bir parça. Bazen bir yazı okursunuz, siz ya da bir başkası hakkında. Asılsız, anlamsız, ileri geri yazılmış ve belli ki nefs ile yoğrulmuş bir yazı. Çıkıp düzeltmeye kalksanız bir türlü, oralı olmasanız bir türlü. Üzülürsünüz. Yüreğiniz camdan bir top olur, kırılır. Kimse bilmez. Siz de en iyisi geride bırakırsınız bunu. Unutmazsınız belki ama hatırlamazsınız da. Ne anlamı var kırgınlıkları hatırlamanın? En iyisi zihnini temiz tutmaktır. Kimseye kin gütmemek. Her şey geride kalır.

HAKİKATLE UĞRAŞIYORLAR
Bu tür ufak tefek tecrübelere rağmen, ben gazetecileri seviyorum. Onların çok kıymetli bir vazife üstlendiklerine inanıyorum. Biz sanatçılar bir hayal dünyasında yaşarken, onlar hakikat gibi zor bir meseleyle uğraşmaktalar. Dünyanın en ilginç, en zahmetli ve en çok tartışılan mesleklerinden biridir gazetecilik. Üstelik, nasıl ki bir elin parmakları birbirine benzemezse, her gazeteci de birbirine benzemez. Ama ne var ki, her seferinde haklarında genellemeler yapılır. Hepsi kolayca bir kefeye konur.
İngiltere’de sabahları erkenden yazmak için çekildiğim kafeler var. Hem kopuğum dünyadan, alabildiğine yalıtılmış; hem de aklım yüreğim memlekette... Neler oluyor, neler bitiyor? Yurtdışındayken insan daha mı yakından takip ediyor basında yazılan çizilenleri, bilmem. İstanbul’da iken okumadığım kadar gazete okuyorum. Tek tek gazete köşelerini, farklı görüşlerden kalemşörleri. Çok seslilik Türk basınının zenginliğidir. Ekmek gibi, su gibi, hava gibi elzemdir memleketin ilerlemesi için. Yaşamak için. Bambaşka fikirlerden gelen gazetecilerin kalem oynatabilmesi, özgürce yazabilmesi Türkiye için hem bir güç hem denge kaynağıdır. Her telden, her demden, her mizaçtan ama mesleğini ilkeleriyle icra eden gazetecilerin olması gerekir ki, hakiki bir demokrasiden bahsedebilelim.

İNSAN OLMAK İÇİN...
Memleketin daha demokratik, daha özgür, daha huzurlu olması hepimizin ortak temennisi. Ancak kriminal suçlar tasarlayan ya da işleyen insanlar ile sadece gazetecilik mesleğinin gereklerini yerine getiren profesyoneller aynı kefeye konursa, korkarım ki çok ciddi bir yara alır toplumsal vicdanımız. Vicdan ki bize en çok gereken. İnsan olmak için. İnsanca yaşamak için....
Türkiye’de basın özgürlüğü aynı zamanda hayal edebilme, soru sorabilme, düşünebilme, konuşabilme, nefes alabilme özgürlüğümüzdür. Basın demokrasinin hayat damarıdır. O damarı kesersek koskoca bir beden de onunla beraber düşer.

 

06 Mart 2011

 

İzlenme : 2839
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us