. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Çokeşlilik

 

BUNDAN seneler evveldi. Annem Madrid´den sonra Amman´a atandığı için ben de defalarca Ürdün´e gidip geliyor, onu ziyaret ediyordum. Uzun yaz aylarımı burada geçirdim. İnsanları, hayatı gözlemleyerek. Birbirinden farklı aileler tanıdım, kimi mutlu, kimi mutsuz. Ama bir hadise var ki aklımdan çıkmaz.
Gencecik bir kadın düşünün, sabahın bir vakti, gözleri şişmiş ağlamaktan. Çaresiz hissediyor kendini. Dayak yediğini anlatıyor. Türkiye´nin önde gelen üniversitelerinden birinden mezun olmuş. Diploması sağlam ama mesleğini icra etmemiş. Erken evlenmiş. Bir Ürdünlüye gönül vermiş. Güzelmiş evliliği, ilk zamanlar. Ta ki sorunlar baş gösterene kadar. Ta ki kız çocuk dünyaya getirene kadar.
"Olsun, ikincisi oğlan olur demiş" kaynanası, şükredip sevineceği yerde. Ama ikinci de kız olmuş, üçüncü de. Derken eşi, ikinci hanım alma ihtimalini gündeme getirmiş. (Bebeklerin cinsiyetlerini kadınların belirlemediğini artık dünya âlem biliyor, ama demek ki hâlâ cehaletten dolayı bilmeyenler var.) Ağzını yoklarcasına. Neye uğradığını şaşırmış kadın. Böyle bir ihtimal aklının ucundan geçmemiş ki.
Evlilik dediğin bir erkek ile bir kadın arasında akit değil mi? Kendini yapayalnız hissetmiş. Korumasız. Dönse dönemiyor (pasaport için kocanın izni lazım ve çocuklarının vesayetini alamamaktan korkuyor), kalsa kalamıyor. Bu kadını tanıdım ben. Gözlerindeki fersiz bakışı gördüm, isminin, özelliklerinin hiçbir önemi yok, aslolan hikâyesi.
Önemli olan onun gibi yüzlerce, binlerce kadının olması, şu anda biz bu konuları rehavet içinde tartışırken bile "çokeşlilik" denilen konu, kimilerinin hayatında bir hakikat, bir karabasan.
Arap ülkelerine gelin olarak giden pek çok Türk kadın var. Bunların içinde elbette gayet mesut olanlar da var. Katiyen genelleme yapmak istemem. Ama ben hayatımda ilk defa orada gördüm çokeşli evlilik cüzdanını, ilk sayfada erkeğin fotoğrafı. Sonra başlıyor diğer sayfalar. Birinci hanım, ikinci hanım, üçüncü hanım...
Sibel Üresin´in açıklamalarını her kadın gibi ben de kaygıyla, üzüntüyle okudum. Eğer bu fikirler şahsına ait olsa ve orada kalsa, hadi bir yere kadar. Ama kendisi bugün pek çok belediyede aile danışmanlığı yapıyorsa, çiftlerin daha huzurlu olması için tavsiyelerde bulunup rehberlik ediyorsa, işte o zaman durum gayet endişe verici.
Türkiye´de bugün "evlilik içi şiddet" kanayan bir yaradır. Bu konuda yeterince duyarlılık geliştiremedik, yeterli yasal adımlar atamadık henüz. Hal böyleyken, "Kocanın karısını dövmesi, annenin sevdiği evladını dövmesi gibi bir şeydir, yani boşanma sebebi olmamalı" diyen bir yaklaşım bize rehberlik edemez.
Dayak, insanları (erkek olsun kadın olsun, çocuk olsun yetişkin olsun) ruhen, fiziken, zihnen yaralar. İz bırakır. Hem de bir ömür boyu. Dayak kalp kırar, rencide eder, yaşama sevincini söndürür. Dayağın olduğu yerde sevgi olmaz.
Her ailenin içinde kendi dengeleri, kendi hukuku ve dili vardır. Birine uyan birine uymayabilir. Bunları az buçuk hayat deneyimi olan herkes anlar. Ama çıkıp da dayağı hafife alırsanız ya da "Türkiye´de çokeşlilik yasal olsun derseniz" vahim bir hataya imza atmış olursunuz. Ataerkillik eğer bugün Türkiye´de hâlâ tutunabiliyorsa ne yazık ki kadınların rolü var bunda. Erkekleri ayrıcalıklı büyüten anneler memleketi burası. Artık yetmez mi?
Kız çocuklarımıza sofra kurduran, sofra toplatan ama oğlan çocuklarımıza bir bardak su bile getirtmeyen bizler mesul değil miyiz bunca haksızlığın üretiminden. Eşitsizlikleri sorgulamak yerine içselleştirmek, aşmak yerine hazmetmek ve üstelik bir de etrafa telkin etmek sadece adaletsizliğin yeniden üretimine katkıda bulunmak demektir. İster başımız açık olsun ister kapalı, ister pardösü giyelim ister kot pantolon, biz kadınlar birey olmak, birey olarak kalmak istiyoruz. Kendimizi ezdirmemek, nesneleştirmemek en temel hakkımız.
Sene 2011. Gidecek çok yolumuz var bizim. Kadınların. Geriye dönecek, dönüp de kaybedecek vaktimiz yok.

 

26 Mayıs 2011

 

İzlenme : 3043
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us