. : Duyurular :  Elif Şafak resmi web sitesi: http://www.elifsafak.com.tr / Elif Şafak’ın twitter adresi: http://twitter.com/Elif_Safak / Facebook: http://www.facebook.com/Elif.Shafak
    Elif Şafak´la yeni kitabı ´Şemspare´yi konuştuk. Şafak, yeni bir romana başlamanın sancıları içinde sorularımızı yanıtladı. ´Bence bir Türk yazarın hiç ama hiç politikayla ilgilenmemek...Devamı >>

  Elif Şafak´ın mart başında çıkan yeni romanı "Aşk" kısa sürede en çok okunanlar arasındaki yerini aldı. Şafak önceki romanlarında olduğu gibi yine toplumsal kuralların, geleneklerin, gö...Devamı >>



Yazılar
Ortak yaşam alanları, ortak duyarlılıklar

 

BUNDAN seneler, seneler evveldi. Şehr-i şehir İstanbul´un en gürültülü, en hercai noktalarından olan Kazancı Yokuşu´nun sakinlerinden biriydim ben de. Mahrem´i yazmaktaydım burada. Romanda anlattığım cüce ve aşırı şişman kadın, doğrusu biraz da etrafımda gördüğüm, gözlemlediğim uçuk insanlardan etkilenerek oluşturduğum karakterlerdi.

Meşhur Kazancı Yokuşu o muazzam karmaşasıyla hayal gücümü besliyor, bana ilham veriyordu. Her kesimden insan mevcuttu sokak boyunca. On iki çocuklu aileler de vardı, tek başına yaşayanlar da. Muhafazakârlar, solcular, feministler, Aleviler, Sünniler, Kürtler, Lazlar, Ermeniler, Yahudiler, sanatçılar, akademisyenler, travestiler... Bir renk demetiydi adeta.

Bakkallardan biri hayli tutucu ve biraz da sert bir adamcağızdı; içki satmaz, fikirlerine katılmadığı gazete ve dergileri kapısından içeri sokmazdı. Sadece onun gibi düşündüğünden emin olduklarına selam verirdi. Keza yaşam tarzını tasvip etmediği veya tipini beğenmediği müşterilere de hizmet etmezdi. Karısı ilgilenirdi o zaman. Bakkal ters ters bakmakla yetinirdi.

İstanbul depremini yaşadığımızda ben bu sokakta ikamet etmekteydim. Gecenin bir yarısı hepimiz panik ve endişe içinde dışarı fırladığımızda hiç unutmadığım bir görüntüyle karşılaştım. Bizim bakkal oracıkta kaldırımda oturuyordu, eli ayağı titreyerek. Yanında hüngür hüngür ağlayan biri vardı, bir travesti. Gözlerinin rimeli akmış, saçı başı dağılmış, korkudan perperişan. Normalde asla yan yana gelmeyecek bu iki insanı buluşturan ecel korkusuydu. Derken bakkalın cebinden bir paket sigara çıkarıp travestiye ikram ettiğine tanık oldum. Beraber oturuşları hiç gitmez gözümün önünden.

O gece, Kazancı Yokuşu´nda yaşayan, yaşayıp da birbirleriyle tek kelime konuşmayan, kendi camdan gettolarını kuran nice insan, ilk defa yan yana düştü, birbirine destek oldular. Radyolar dinlenip ne kadar çok insanın hayatını kaybettiği anlaşılınca bir tuhaf sessizlik çöktü üzerimize. O an hiçbir şeyin önemi yoktu. Din, dil, etnik ayrım, cinsiyet, yaş, sınıf, Doğulu, Batılı, eğitimli eğitimsiz... Sadece ve sadece insan vardı. Olanca fâniliğiyle...

Şimdi Beyoğlu´nda başlayıp Cihangir´de devam eden masa kaldırma operasyonunu okurken bunları düşünüyorum ister istemez. Beyoğlu Belediyesi bir süredir Asmalımescit başta olmak üzere pek çok noktada dışarıya taşan masaları kaldırdı. Belediyenin açıklamasında bu uygulamanın kamu yararını korumak için başlatıldığı, şehrin tarihi dokusunun korunmak istendiği dile getiriliyor.

Belediyeye ait alanların işgal edildiği, buralardan haksız kazanç sağlandığı vurgulanıyor. Öte yandan esnaf son derece dertli ve şikâyetçi. Yazın en sıcak günlerinde müşterilerine masa sağlayamamanın rahatsızlığını yaşıyor.

Tarafsız ve önyargısız bir noktadan bakıyorum tırmanan gerilime. Bu hadisenin hiç istenmeyen yerlere gittiğini görüyorum. Bizler zaten milletçe genel olarak birbirimize güven sorunu yaşıyoruz. Camdan gettolarımızdan kolay kolay çıkmıyoruz. Ve maalesef birbirimizi çok çabuk yanlış anlıyor, "onlar" ve "biz" diye kamplara bölüyoruz. Ortam böyle olunca her tartışma tez alev alıyor.

Paris´te, Londra´da, Amsterdam´da, Venedik´te, Madrid´de... Dünya şehirleri biraz da sokaklarındaki masalarla, oradaki sohbetlerle, o kendiliğinden ve rahat halleriyle vardır, öyle güzeldir. Sonbahar ki en âlâ mevsimidir Asmalımescit´in. En füsunkâr demleridir. Ve Asmalımescit dendi mi akla sokakları, masaları, tatları, insanları gelir.

Bir şehrin tarihsel dokusunu korumaya, bu konuda duyarlı olmaya elbette hiçbir itiraz olmamalı. Ama masaları toptan kaldırdığınız takdirde ne çok insanı -gerek müşteri gerek esnaf, gerek yerli gerek turist, gerek içki içen gerek içmeyen- küstürmüş, "onlar" ve "bunlar" ayrımlarını pekiştirmiş olacaksınız istemeden.

Bir şehrin sokaklarını ve dokusunu muhafaza etmek kadar sakinlerini küstürmemek, incitmemek, ötelememek de önemlidir kanımca.

 

04 Ağustos 2011

 

İzlenme : 2936
Geri Dönmek İçin Tıklayın
www.elifsafak.com.tr      :                                                         © 2006 - 2024 www.elifsafak.us